Gözünün içine bakıp bunu söyleyemeyeceğimi biliyordu. Ben de onlarla birlikte gittim. | Open Subtitles | علم أنّي لن أقوى على النظر في عينيك وإخبارك، لذا غادرت معهم. |
Ve tıbbi görüntüleme insan vücudunun içine bakıp bu hücrelerin herbirine ayrı ayrı gerçekten bakabilme noktasına doğru ilerliyor. | TED | و أعتقد أن ما يتجه إليه التصوير الطبي هو القدرة على النظر إلى الجسم البشري و رؤية كل من تلك الخلايا على حدة. |
Artık kendi arkama çocuksu bir masumiyetle bakamıyorum. | Open Subtitles | لتر لم تعد قادرة على النظر في بلدي وراء مع البراءة مثل الطفل. |
Bu yüzden artık pencerenden içeri bile bakamıyorum. | Open Subtitles | ولهذا السبب لم أعد قادراً على النظر إلى نافذتك |
Eğer biri bunu okursa onların yüzüne bakamayacaksın! | Open Subtitles | إذا قرأ أي شخص عن هذا لن تكون قادر على النظر في وجهه |
Sizi ona bakmaya zorluyor ve anatomi algınız nasıl olursa olsun, güzel, çirkin, korkunç ya da benimki gibi büyüleyici, sizi onunla yüzleştiriyor. | TED | إنه يجبرك على النظر إليه، ومواجهة منظورك الخاص عن التشريح. سواء كنت تجده جميلا، مقرفا، مزعجا، أو مذهلا، كما أجده أنا. |
O zamanlar, 15 yıl önce, canlı bir beynin içine bakma ve yaşam süresi içerisindeki gelişimini takip etme imkanına sahip değildik. | TED | وفي ذلك الوقت ، أي قبل 15 عاماً، لم يكن لدينا القدرة على النظر داخل دماغ إنسان حيّ ومتابعة التطور خلال حياته. |
insanların iç dünyasına bakıp herkesin içindeki iyiliği ve kötülüğü görme gücüne sahip. | TED | ويُقصد أن يكون لديها المقدرة على النظر لدواخل الناس وترى الطيب والخبيث في كل إنسان. |
Bilirsin, ilk defa onlara bakıp ta kafalarını birbirine tokuşturmayı istemeden durabiliyorum. | Open Subtitles | غنها المرة الأولى التي اكون فيها قادراً على النظر إليهما بدون أن أتخيل أن ثوراً ينطح رأسيهما |
Ama bir olay yeri inceleme uzmanı olarak, olaya dışarıdan bakıp içe doğru araştırmak için eğitildim. | Open Subtitles | لكن بصفتي خبير معمل جنائي فقد تدربت على النظر من الخارج , داخل العمل |
Böylece geriye bakıp orada olduğunuzu görebilecektim. | Open Subtitles | كنت لأكون قادرة على النظر للخلف و رؤيتكم |
İnsanların gözlerinin içine bakıp... | Open Subtitles | أريد أن أكون قادرا على النظر في عيون الناس و أن أقول |
O yüzden de ileride bahçeme bakıp "o prenses kalesinde benim de bir parçam var." demek istiyorum. | Open Subtitles | لكني لا أزال رجل و أريد أن أكون قادراً على النظر إلى فنائي و قول هنالك القليل مني |
Bu yüzden artık pencerenden içeri bile bakamıyorum. | Open Subtitles | ولهذا السبب لم أعد قادراً على النظر إلى نافذتك |
Şu an yüzüne bile bakamıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع حتى حمل نفسي على النظر إليك الآن |
Annemin gözlerine bakamıyorum. | Open Subtitles | لا أقدر على النظر لأمي في عينيها الآن |
Her ne kadar yüzüne bir kez daha bakmak istesem de umarım bu mektup seni bulur. | Open Subtitles | أتمنى أن تصلك هذه الرسالة و أنت بحال جيدة و أن تساعدك على النظر في وجهي مرة أخرى |
Babasiyla golf oynuyorum. Bir daha yüzüne bakamam. | Open Subtitles | ألعبالغولفمع والدها لن أكون قادر على النظر إليه |
bakmaya cesart edemediğin içindeki o yere bak. | Open Subtitles | حاولي أن تنظري لهذا المكان حيث لأنك لا تجرؤين على النظر |
O kadar güzeldin ki, sana bakmaya cüret edemedim. | Open Subtitles | لم أجروء على النظر لكى, فقد كنتى جميله جداً |
Belki de gazdır. Biz de oradan aldık ve dedik ki, "Yani, artık insanların içine bakma becerimiz var, IVUS: Damariçi Ultrasound adı verilen bu özel sondalarla. | TED | لذا ابتدأنا من ذلك وقلنا: تعلمون الآن لدينا القدرة على النظر داخل أعضاء الانسان بهذه القساطير التي تسمى IVUS موجات فوق الصوتية للأوعية الدموية" |