| Biz, güvenliği için endişeliydik çünkü ölüm tehditleri almaya başlamıştı. | TED | ولكننا كنا قلقين على سلامته لأنه بدأ يتلقى تهديدات بالقتل. |
| Muhtemelen kendi güvenliği için ailesinin yanından alındı, ama durumun ciddiyetini kavrayamayacak kadar küçüktü. | Open Subtitles | ومن الممكن أنه تم أخذه من عائلته حرصا على سلامته لكنه كان صغيرًا جدا حينها لإدراك خطورة الوضع |
| Irak'a dönmesi halinde güvenliği için korkuyor. | Open Subtitles | إنه يخاف على سلامته إن عاد إلى العراق |
| Ayrıca kendisi, kötü tanınmış bir münzevi. İronik olanı şu ki kendi güvenliği konusunda bile paranoyak olmuş durumda. | Open Subtitles | هو كذلك منعزل عن الناس إنه حريص جداً على سلامته الشخصية |
| Carter 'a yakın kaynaklar, üzerinde çalıştığı hikayelerden dolayı, kendi güvenliği konusunda endişeliydi. | Open Subtitles | (ووفقاً لمصدر قريب من (كارتر فقد كان قلق على سلامته مؤخراً بسبب قصة كان يعمل عليها |
| Onun güvenliği için, akıl sağlığı için böyle bir şey olmamalı. | Open Subtitles | على سلامته ... الجحيم، سلامة عقله ... وهذا لا يمكن أن يحدث |
| Bence o kendi güvenliği için endişeleniyor. | Open Subtitles | يبدو أنه يقلق بشدة على سلامته الشخصية |
| güvenliği için çok endişe ediyor olmalısınız. | Open Subtitles | لابد انك قلقتي على سلامته |
| güvenliği için çok endişe ediyor olmalısınız. | Open Subtitles | لابد انك قلقتي على سلامته |
| Onun da güvenliği için endişelenmeli miyiz? | Open Subtitles | ألسنا قلقين على سلامته أيضاً؟ |
| Ve ben onun güvenliği konusunda endişeliyim. | Open Subtitles | و أنا قلق على سلامته |