| Testislerin küçülmesi vücudunun yeteri kadar testosteron üretmediği anlamına gelir. | Open Subtitles | تقلص الخصيتين يشير إلى أن جسده لا يحصل على ما يكفي من التستوسترون |
| yeteri kadar şarbon elde edebilirler mi? | Open Subtitles | ايمكن انهم حصلوا على ما يكفي من الانثراكس؟ |
| yeteri kadar karbon monoksit solumadı. | Open Subtitles | انها لم تحصل على ما يكفي من ثاني أكسيد الكربون. |
| Şimdi bu sendikalar, sürekli Yeterli maaş alamadığından ve güvende olmadıklarından yakınan işçiler yüzünden, işi devam ettirmek ve para kazanmak zorlaştı. | Open Subtitles | ولكن الآن مع النقابات وإزعاج العمال طوال الوقت عن عدم الحصول على ما يكفي من مال وأنّهم غير آمنين بما فيه الكفاية |
| Şu anda bu sorunu çözmen için cebinde Yeterince para var. | Open Subtitles | حصَلت على ما يكفي في جيبك الأمامي لإصلاح هذه المُشكلة الأن. |
| Otobüsçüye rüşvet vermeye yetecek kadar içinden bozuk paralar çaldığımız o güzel fıskiyeler. | Open Subtitles | كل تلك النوافير الجميلة التي سرقنا منها النقود حتى حصلنا على ما يكفي لرشي سائق الحافلة. |
| Bu yeni planların apartmanın tarzını yeteri kadar koruyacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن هذه الخطط تحافظ على ما يكفي من إسلوب المبنى |
| Bir adam yeteri kadar seks yapmazsa sinirli ve savaşlardaki adamlara benzerler. | Open Subtitles | تعلمين ، عندما ، الرجال في مجتمع ما لا يحصلون على ما يكفي من العلاقات فيمكن أن يصبحوا وضيعين وتشب الحروب بين الناس |
| 2 çabuk posta için yeteri kadar vaktimiz var.. | Open Subtitles | حصلنا على ما يكفي من الوقت للقصص المختصرة اثنين. |
| Yani, halen Fransız suçlularının kardeşimin kaprilerinden yeteri kadar yemediğini düşünüyoruz? | Open Subtitles | لذا، نحن ما زلنا نعتقد ان المجرمين الفرنسيين لا يستطيعون الحصول على ما يكفي من سلطة اخي؟ |
| Tamam, sanırım yeteri kadar aldım. Evet. yeteri kadar aldım. | Open Subtitles | حسناً، أعتقد أنني حصلت على ما يكفي، أجل، حصلت على ما يكفي. |
| Son birkaç haftada yeteri kadar ilerledin. | Open Subtitles | لقد حصلتِ على ما يكفي خلال الأسابيع الماضية |
| Doğru, sen asla yeteri kadar aşk elde edemeyeceksin. | Open Subtitles | هذا هو الصحيح، وأنك لن تحصل على ما يكفي من الحب. |
| Yarın, bütün gün çalışıp tam maaş alırsın böylece Yeterli yemek olacak. | Open Subtitles | غداً ستعملون يوماً كاملاً و تكسبون أجراً كاملاً وبالتالى سنحصل جميعاً على ما يكفي |
| Yarın, bütün gün çalışıp tam maaş alırsın böylece Yeterli yemek olacak. | Open Subtitles | غداً ستعملون يوماً كاملاً و تكسبون أجراً كاملاً وبالتالى سنحصل جميعاً على ما يكفي |
| Ben Yeterli parayı biriktirene kadar onun için en iyi yer orası. | Open Subtitles | هذا هو حقاً افضل مكان له حتى أستطيع الحصول على ما يكفي من توفير المال. |
| Yeterince çok sayıda hücrenin vücudunuz dışında üremesini sağlayamıyorduk. | TED | لم يكن في مقدورنا الحصول على ما يكفي من خلاياك لنزرعها خارج جسدك. |
| Eğer bir limanınız yoksa, nüfusu desteklemek için Yeterince yardım malzemesi alma yolunuz yoktur. | TED | وإذا لم تمتلكوا ميناء، لن يكون لديكم وسيلة لتحصلوا على ما يكفي من إمدادات الإغاثة لدعم السكان. |
| Bobby ve ben bu gece Yeterince heyecan yaşadık. | Open Subtitles | بوبي لقد حصلت على ما يكفي من الإثارة لهذه الليلة. |
| Hoş, büyük bir pirinç topu yapmaya yetecek kadar alırsın. | Open Subtitles | يجب ان تحصل على ما يكفي لجعلها لطيفة, كرة أرز كبيرة |
| 251 muma yetecek kadar büyük kek bulamadım. | Open Subtitles | أنا آسفة لم استطع العثور على ما يكفي من الكعك لـ 251 شمعة |
| Sizin de onlarla patlamanızı izlemek için ön koltuğuma yerleşmeme yetecek kadar vakit var. | Open Subtitles | هل حصلت على ما يكفي بالنسبة لي لجعله إلى بلدي الأمامي مقعد الصف حتى أتمكن من مشاهدة تحصل على تفجيره مع من تبقى منهم. |