|                üstünde bizim üniversitenin logosu vardı. Biliyorsunuz çocuklara öğretiyoruz ve onlara oyunlar alıyoruz                 | TED |                 كنت قد وضعت شعار جامعتي عليها نحن نحب اطفالنا .. ونشتري لهم الالعاب                 | 
|                üstünde beşamel sos var. Dışarıda en fazla beş altı saat dayanır.                | Open Subtitles |                 عليها باشاميل، لذا تصلح خارج الثلاجة لـ5 أو 6 ساعات على الأقصى.                | 
|                bu soruyu cevaplamak için, başka bir soruyu ifade edebiliriz,                 | TED |                 ومن بين الإجابات التي يمكنك الحصول عليها من هذا الهيكل                 | 
|                Bütün odaya İsa'nın resimlerini asıp sonra o domuzları üstüne salarız.                | Open Subtitles |                 نعلّق الرسومات الدينية بأرجاء الغرفة ومن ثم نطلق أولئك الخنازير عليها                | 
|                Ve bunu yapabilmek için hepimizin kabul etmesi gereken üç temel ideoloji var.                 | TED |                 ولكي نقومُ بذلك، هناك ثلاثة مفاهيم جوهرية يتوجبُ علينا جميعًا أن نتفق عليها.                 | 
|                Ve söylemeye bile gerek yok ama señorita mükemmel görünüyor.                | Open Subtitles |                 و إطلالة السيدة لا يعلى عليها, لا داعي لقول ذلك                | 
|                Kubbede inanılmaz fazla su var, hem temiz hem de kirli-su.                 | TED |                 القبة تنساب عليها كمية هائلة من المياة إضافة إلى مياة الصرف                 | 
|                Bu da ses tahtası gibi bir şey, dokunabilirsiniz, bu iğrenç seslere bayılıyorum,                 | TED |                 هذه تشبه لوحة مسيقى, تستطيع أن تعزف عليها, أنا أحب هذا الضجيج المدوي.                 | 
|                Bu yüzden insanların kendileri hakkında ne kadar emin olduklarına bağlı olmadan, söyledikleri şeylere meydan okuyan bir deney yaratmak istedik.                 | TED |                 لذا أردنا خلق تجربة، تتيح لنا أن نتحدّى ما يقوله الناس عن أنفسهم، بغض النظر عن مدى الثقة التي يبدون عليها.                 | 
|                Evet, uyurgezerlik olayında kızın üstünde olan kırmızı çamur gibi.                | Open Subtitles |                 أجل، كالطين الأحمر الذي كان عليها بعد مشيها أثناء النوم                | 
|                Ama yeni tuniğimi görmek istemiyor musun? üstünde yoncalar var.                | Open Subtitles |                 ولكن ألا تريدون رأيه سترتي الجديده لقد وضعت البرسيم عليها                | 
|                Anladığım kadarıyla bomba etkisi yapacak bir bilginin üstünde oturuyorsun.                | Open Subtitles |                 الآن أعلم أن لديك قنبلة تريد إسقاطها تجلس عليها الآن.                | 
|                üzerinde bu yansıtıcı aygıtın bulunduğu nesneleri boşlukta tespit etmek için kullanılır.                 | TED |                 يتم استخدامه لتحديد موقع أجسام في الفضاء تتوفر على علامات عاكسة عليها.                 | 
|                O bir sineği bile incitemez. üstüne oturduğu sinek yuvası hariç tabii.                | Open Subtitles |                 ما كان ليؤذي ذبابة , ما عدا مدينة الذباب التي جلس عليها                | 
|                O bir sineği bile incitemez. üstüne oturduğu sinek yuvası hariç tabii.                | Open Subtitles |                 ما كان ليؤذي ذبابة , ما عدا مدينة الذباب التي جلس عليها                | 
|                Cevaplanması gereken ne kadar çok soru var, bunları neden doldurmamız gerekiyor?                | Open Subtitles |                 هناك العديد من الأسىلة لنجيب عليها لماذا علينا أن نملي هذه الاستمارات?                | 
|                Bunu arkasını kollaması gereken bir kızdan duymak komik oluyor.                | Open Subtitles |                 هذا ظريف من فتاة عليها أن تحذر من فضح أسرارها                | 
|                Ama bence bu kadınla konuşman gerek. onu tanımak için.                | Open Subtitles |                 لكن باعتقادي أن عليك التحدث إلى هذه السيدة للتعرف عليها                | 
|                Ben de poster için üzerine Jüpiter'i koyarak onu bozdum.                 | TED |                 وثم شوهتها أنا بوضعي كوكب المشتري عليها من أجل الإعلان.                 | 
|                Bu da NASA'nın daha önce iniş yapılamayacağı düşünülen bilimin çok ilgili olduğu Gale Krateri'ne tam bir iniş yeri belirlemesini sağladı.                 | TED |                 وهذا سمح لناسا أن تستهدف منطقة معينة في فوهة غيل وهي منطقة ذات أهمية علمية لم تكن قابلة للهبوط عليها من قبل.                 | 
|                Bu iki ülke açısından oldukça az bilinen bir gerçektir.                 | TED |                 وهذه هي مجرد حقائق بسيطة متعارف عليها عن تلكم الدولتين.                 | 
|                bu yükseklikte dişlileri hayal edin binlerce ama binlerce üzerinde numaralar bulunmakta                 | TED |                 تخيلوا شيء بهذا العلو من المسننات، مئات ومئات منها، كتبت عليها أرقام.                 | 
|                İnsan gelişiminde olan sorunları alıp insanlığı onları silmeye, daha çok gözle görülür yardımseverlere ve evrensel liderlere ihtiyacımız var.                 | TED |                 نحتاج لرؤية تخدم رفع المعاناة عن البشر وقادة يواجهوا المشاكل التي تعيق تطور البشر ويقودوا البشر في طريق القضاء عليها.                 | 
|                Senin ucuz numaranın benim çıkarıma olduğunu öğrenince ona ne olacak?                | Open Subtitles |                 ماذا سيحدث لها إذا عرفت الخدعة الرخيصة التي لعبتيها عليها لمنفعتي؟                |