| Ama bunu bilerek yapmadın. Bunu bilmiyordun. | Open Subtitles | لكنكِ لا تفعلي ذلك عمدًا أنتِ تجهلين بأمره |
| Elden ne gelir bunu bilerek yapıyor değilsin sonuçta. | Open Subtitles | ماذا يجب أن نفعل؟ أنتِ لا تفعلين هذا عمدًا |
| Fidye işini bilerek berbat ettin gibi geldi bize. | Open Subtitles | بدا الأمر لنا وكأنّكِ أفشلتِ عمليّة الفدية عمدًا. |
| Yakın Afrika'da kaçak avcılar, kuşların yetkililere yerlerini belli etmemesi için kasten leşleri zehirliyor. | TED | في أفريقيا المجاورة، يُسمّم الصيّادون الجُثّث عمدًا لمنع تواجد الطيور التي تُنبه السلطات على مواقع صيدهم. |
| 7 Kasım tarihinde, kamyondan tüyleri kasten mi attın? | Open Subtitles | في السابع من ديسمبر قمت برمي الريش من على متن شاحنه؛ أكان هذا عمدًا ؟ |
| kasıtlı olarak değil demek. Anlıyorum. Erkeklerle birlikte olma nedeniniz bu demek? | Open Subtitles | ليس عمدًا ، فهمت ذلك ، إذًا هي الطريقة و حسب التي تكونين بها مع الرّجال؟ |
| bilerek her şeyi dışarı sızdırmaya çalışıyormuş gibiydi. | Open Subtitles | شعرت كما لو انها ارادت تسريب شيء ما عمدًا |
| bilerek yaptigimiz seyleri tekrar etme egilimimiz vardir. | Open Subtitles | وإن الأشياء التي نفعلها عمدًا فإنّنا نميل لتكرارها. |
| - O ismi bilerek listeye koymadık ki sana güvenebilir miyiz anlayabilelim. | Open Subtitles | لم نقم بتدوين اسمه على اللائحة , عمدًا لنرى إن كان بإمكاننا الوثوق بك |
| Görünüşe göre birinin senin kaydını bilerek sildiğini düşünüyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنكِ تُفكرين بأنّ شخصًا أزالكِ من ذلك الصف عمدًا. |
| Asıl korkutucu olan sistemin gerçekleri bilerek insanlardan saklaması. | Open Subtitles | المُرعد هو، أنّ النظام يُخفي الحقيقة عن الناس عمدًا. |
| Sonrasında bütün o bilerek bozulmuş zavallılarla ilgilenme görevini bambaşka bir bölüm üstleniyor. | Open Subtitles | بعد ذلك ، بعض الفروع المنفصلة تمامًا تحصل على فرصة التعامل مع كل هولاء الملاعين المشقوقين عمدًا |
| Bu şeyleri benden uzak durmak için bilerek mi planlıyorsun? | Open Subtitles | أأنت تخططين لهذه الأمور عمدًا لكي تتجنبين تواجدك معي؟ |
| - Yalancı! bilerek yaptın! - İsteyerek olmadı! | Open Subtitles | أنت تكذب، لقد فعلت هذا عمدًا - لقد كانت مجرد حادثة - |
| Ve bazen kasten parayı vermeyi unuturdu ama beni dövmeyi hiç unutmazdı. | Open Subtitles | وأحيانا كان ينسي إعطائي المال عمدًا لكنّه لا ينسي ضربي |
| Ters itici güç kazanmak adına AHK'yı kasten patlatacağımızı haber veriyoruz. | Open Subtitles | سنخرق عمدًا غرفة معادلة ضغط المركبة لصناعة قوة دفع عكسية |
| Hayır, piç kurusu kasten 1 saat önce geldi. | Open Subtitles | كلّا, الأحمق أتى عمدًا قبل ساعةٍ من الموعد |
| Onu kamyonetimde çalarak kasten kaza yapmama neden olacaksın. - Alfa 527. - Alfa 527 dinlemede. | Open Subtitles | تشغيل هذا الهراء في شاحنتي سيجعلني أصطدم عمدًا يرجى التنبه لأي سلوك مشبوه |
| Neyin hoşuma gitmediğini biliyorsun. Bunu kasten yaptın. | Open Subtitles | تعرفين كيف أريدك أن تتصرفي, أنت فعلتيها عمدًا |
| Görgü tanıkları, trafiğe kasıtlı olarak daldığını söylemiş. | Open Subtitles | قال شهود العيان أنّه هرول نحو السيّارات عمدًا. |
| Düzinelerce yedekleme ve fazlalık ünitesi var ve yaşam desteği gibi sistemler kasıtlı biçimde izole edilmiş. | Open Subtitles | عشرات الكمبيوترات الاحتياطية والفائضة وبعض الأنظمة... كنظام دعم الحياة معزولة عمدًا |
| Görünen o ki soruşturmamı kesmem için benimle Kasti olarak uğraşıyorlar. | Open Subtitles | يبدو أنهم قاموا بالعبث معي عمدًا .لأنني رفضتُ إيقاف التحقيق |