| İkinci olarak, halk sağlığı sistemimiz şarbon olayında da olduğu gibi tam bir felaket. | TED | ثانيا ، نظامنا الصحي العام ، كما رأينا مع الأنثراكس ، عبارة عن كارثة. |
| Kekeleyen, mırıldanan, sakar bir felaket ve kesinlikle hiçbir ortak noktamız yok. | Open Subtitles | انه يتلعثم و يتمتم , عبارة عن كارثة و لا يوجد بيني و بينه أيّ صلة |
| Dönüşleri yetersiz ve ağırlık dağılımı felaket. | Open Subtitles | إنها تستدير بشكل سيء وتوزيع الوزن عبارة عن كارثة. |
| Hayatı tam bir felaket ve sana bakıp hayatının bir fırsat olduğunu düşünmesine izin veremem çünkü yaşadığın hayatta bir saniye bile dayanamaz. | Open Subtitles | حياته عبارة عن كارثة بالكامل، ولا أستطيع تركه ينظر إليك، وإلى حياتك ويفكر بأن الحصول على مثلها أمر متاح، |
| Bütün bu olay katıksız bir felaket ve senin tek yaptığın yalan söylemek! | Open Subtitles | هذا كله عبارة عن كارثة خالصة ! و كل ما تفعلينه هو الكذب |
| İşte o böyledir, yürüyen bir felaket. | Open Subtitles | هذا هو حاله هو عبارة عن كارثة متنقلة |
| Raccoon City'deki felaket hakkında resmi olmayan raporu aldık. Şok edici görüntüler var. | Open Subtitles | لدينا تقارير غير مؤكدة عن كارثة مدينة (راكون) هذه الصور المروعة وصلت للتو |
| Baştan sonra bir felaket desek nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا عن كارثة من البداية لإنهاء؟ |
| felaket ilan edildi. | Open Subtitles | إعلان عن كارثة قومية |
| O ev bir felaket. | Open Subtitles | ذلك البيت عبارة عن كارثة |
| Ruhsal olarak ise adam tam bir felaket. | Open Subtitles | الرجل عبارة عن كارثة |
| Geleceği görüyorum Bay Coulson ve durum felaket. | Open Subtitles | إنني أرى المستقبل يا سيد (كولسون)، وهو عبارة عن كارثة محققة. |