| Bütün kusurlarına rağmen ondan daha iyisini beklerdim. | Open Subtitles | مع كل عيوبه فقد توقعت بأن لديه كرامة اكثر. |
| kusurlarına rağmen parayı verirlermiş, herkes onu severmiş. | Open Subtitles | كانوا يمنحونه إياه رغم عيوبه لأن الجميع يحبه |
| kusurlarını bağışla ve sevgisi ve ilgisi için ona teşekkür et. | Open Subtitles | إغفري له عيوبه واشكريه على كل حبه وإهتمامه |
| Ama ben kesinlikle duyulmamış, ve kusurları bile olan birşey çalmak isterim, anlamsızlığı tarafından çökmüş aynı şeyi tekrar etmektense. | TED | ولكنى أحب أن ألعب شيئا لم يسمع به أحد بالكلية وحتى مع عيوبه بدلا من تكرار الشيء نفسه مرارا وتكرارا مما أفقده معناه |
| Ben de onu sana kusurlarıyla falan geri getirdim bir daha asla kim olduğumdan ya da elimde ne olduğundan şüphe etmemen gerektiğini ferahça açıklığa kavuşturmak için. | Open Subtitles | لذا سأعيده إليك بكل عيوبه لأوضح لك بشكل قاطع أنه لا يجب عليك أبداً أن تشك فيّ و فيما معي |
| Hayattayken eminim hataları olmuştur ama öldükten sonra çok büyük işler başardı. | Open Subtitles | في الحياة، أنا متأكدة أن لديه عيوبه لكن في الموت، فعل أموراً عظيمة |
| Eğer bu binayı almak planlıyorsan sana hiç bir kusuru ile ilgili yalan söylemeyeceğimi bilmeni isterim. | Open Subtitles | اذا كانت لديك خطة لبناء هذا المبني هنا اريد فقط أن تعرف انني ساكون صادقة معك حول جميع عيوبه |
| Hepimizin zaafları var. | Open Subtitles | -لكلّ منّا عيوبه |
| Ancak bu beslenmenin dezavantajları var. | TED | ولكن لهذا النظام الغذائي عيوبه. |
| Zayıf noktaları... | Open Subtitles | عيوبه. |
| Tehlike sinyallerine aldırmamız gerekiyordu fakat gücü kusurlarına ağır basıyor. | Open Subtitles | ، كان علينا الإنتباه إلى الإشارات التحذيرية لكن مزاياه كانت تتفوق على عيوبه |
| Nasıl oluyor da, bir erkeğe bakarken... kusurlarına gözünü kapıyorsun da... kendine bakarken sadece kusur görüyorsun? | Open Subtitles | كيف عندما تنظري لرجل... لا ترين أي من عيوبه لكن عندما يتعلق الأمر بكِ لا تري سوى العيوب؟ |
| Hiç herhangi birinin kusurlarına aşık olmadın mı? Ben estetik cerrahıyım. | Open Subtitles | لا أعلم ، اقد وقعت في حب شخص بسبب عيوبه |
| Ona göre ona olan aşkım gözümü kör etmiş, onun kusurlarını göremiyormuşum. | Open Subtitles | إنّي من منظورها معميّة بسحره عن إبصار عيوبه. |
| It oldukça zaman aldı ama onun beceriksizlik ve onun kusurlarını tüm bunlara rağmen. | Open Subtitles | استغرق الأمر بعض الوقت ولكن على الرغم من الاحراج له وجميع من عيوبه |
| Tüm kusurlarını öğrenecek zaman bulamadım. | Open Subtitles | لمْ يتحْ لي الوقت لمعرفة كلّ عيوبه بعد. |
| Evet, kusurları var ama ondan sadığı yoktur. | Open Subtitles | و نعم لديه عيوبه و لكن شيء واحد، فهو مخلص جدا |
| kusurları olabilir ama biz harika bir ekiptik. | Open Subtitles | قد يكون لديه عيوبه لكننا كنا رائعين سوية |
| Bütün kusurlarıyla gözükürler, bütün zaafları ve sırlarıyla. | Open Subtitles | وينكشف لنا بكل عيوبه ونقاط ضعفه وأسراره |
| Bütün kusurlarıyla gözükürler, bütün zaafları ve sırlarıyla. | Open Subtitles | وينكشف لنا بكل عيوبه ونقاط ضعفه وأسراره |
| hataları her neyse bu şekilde ölmeyi hak etmemişti. | Open Subtitles | وأياً كانت عيوبه ، فهو لم يستحق أن يموت بهذه الطريقة |
| Ama hepsinin bir kusuru var. | Open Subtitles | ولكن لكل شخصٍ عيوبه |
| Hepimizin zaafları var. | Open Subtitles | -لكلّ منّا عيوبه |
| İki kişiliğin karışımının bazen böyle dezavantajları oluyor. | Open Subtitles | إندماج شخصيتين، له بعض عيوبه |
| sistematik olarak bazı özgürlükleri kısıtlar ve insan haklarına tecavüz eder kendini kendi kusur ve eksiklerinden korumak için. | Open Subtitles | أَو الذي ينتهك حريات عدة بشكل منهجي ويَنتهكُ حقوقَ الإنسان, من أجل حماية نفسه ، من أوجه عيوبه. |