| Bu örnekleri birbirine bağlayan ortak payda, bizim yaptığımız teknoloji araçlarının istenmeyen sonuçlarıdır. | TED | كل تلك الأمثلة تجمعهم قواسم المشتركة، هي العواقب غير المقصودة من الأدوات والتقنيات التي أنشأناها. |
| Bu binlerce karakterize olmamış mutasyona neden oluyor ve bu modern yöntemlerin çoğuna nazaran istenmeyen sonuçlar açısından daha büyük bir risk. | TED | هذا يُنتج الآلاف من الطفرات غير المعروفة وهذا يرفع إحتمالية ظهور العواقب غير المقصودة أكثر من العديد من الطرق الحديثة. |
| Şunu sorduk: Sağlık sistemiyle genetik bilgilerimizi birbirine bağlamananın istenmeyen sonuçları ne? | TED | وكنّا نسأل: ما هي العواقب غير المقصودة التي من الممكن أن تنتج عن ربط جيناتنا بقطاع الصحة؟ |
| Ama istenmeyen etkileri, benim gibi insanların da edebiyatta yer alabileceğini bilmememe yol açmalarıydı. | TED | لكن التبعات غير المقصودة كانت أنني لم أعرف أن الناس من أمثالي يمكن أن يتواجدوا في كتب الأدب. |
| Gelecek teknolojinin bizi nasıl etkileyebileceğine gelmeden yeni teknolojinin bir kısmının istenmeyen sonuçları üzerinde durmak istiyorum, mesela sosyal medya. | TED | وقبل أن نصل إلى كيف تؤثر فينا التكنولوجيا المستقبلية أريد أن نمضي بعض الوقت في استكشاف العواقب غير المقصودة لبعض من أشكال التكنولوجيا الحالية، بالتحديد، وسائل التواصل الاجتماعي. |
| Bir, karmaşıklık ve istenmeyen sonuçlar. | TED | الأول: التعقيد والنتائج غير المقصودة. |
| İstenmeyen sonuçlar yasası diye bir şey var. | TED | ثمة ذلك الشيء الذي يسمى "قانون العواقب غير المقصودة". |
| İstenmeyen sonuçlardan hoşlanmam. | TED | ولا تروقني العواقب غير المقصودة. |
| Bu yüzden istenmeyen sonuçların korkusuyla yaşıyorum. | TED | لذا أخشى العواقب غير المقصودة. |
| Buradaki istenmeyen sonuç, takdir edilmek istediğim ve olabileceğini öngörebilmenin hoşuma gittiği sonucun ortaya çıkmamış olması. | TED | العاقبة غير المقصودة هنا، والتي أحب أن آخذ الفضل بشأنها وأحب أن أظن أنني يمكنني التفكير بهذه التجربة إلى هذا المدى، ولكني لا أستطيع. |
| Şimdi 10 yılı geçti, o kütüphaneciler bir nesle kitapları sevdirdi ve istenmeyen sonuçların bazen en iyi sonuçlar olduğunu görmek inanılmaz bir şey. | TED | ولا يزال الأمر مستمرًا لأكثر من 10 سنوات حتى الآن، وأمناء المكتبات هؤلاء جعلوا جيلًا من الأطفال يرغبون في القراءة وكان من الرائع اكتشاف أنه أحيانًا تكون العواقب غير المقصودة أفضل العواقب. |
| Girişimci, genel müdür, mühendis ve yapıcı olan sizleri, yapacağınız bir sonraki büyük şeyi düşünürken, yaptığınız şeyin istenmeyen sonuçlarını düşünmeniz konusunda destekliyorum. Çünkü gerçek inovasyon, herkesi kapsayan yollar bulmaktır. | TED | لذا، أنا فقط أشجعكم، على التفكير في الخطوة القدمة كأصحاب مشاريع، ومدراء تنفيذيين، كمهندسين، وصناع، بالنظر في تبعات النتائج غير المقصودة للأشياء التي نصنعها لأن الإبداع الحقيقي هو إيجاد طرق لشمل الجميع. |
| Bu istenmeyen sonuçlar doğurmuş ve kontrolden çıkmış bir sistem. TH: Dikkat için bu yarışta. | TED | إنه نظام حيث تقبع فيه هذه العواقب غير المقصودة التي خرجت عن السيطرة، (هاريس): عن هذا السباق نحو الاهتمام. |