| Bunun bir hastalık değil kasıtlı zehirleme olduğunu düşünenler var, bir kişi tarafından. | Open Subtitles | هناك من يعتقد بأنّه ليس مرضاً مطلقاً لكن التسمم متعمداً عمل فرد واحد |
| Evet, şu ana kadar güç alanının içinde sadece bir kişi kuşku yok ki bir Rahip, görebiliyorum. | Open Subtitles | نعم، لم ألتقط حتى الآن إلا وجود فرد واحد.. وهو راهب بلا شك داخل مجال القوة |
| İşte o zaman küçük bir grup insan veya tek bir kişi bile tarihin akışını değiştirebilir. | Open Subtitles | هذا عندما تكون مجموعة صغير من الناس أو حتى فرد واحد يمكنه تغيير مجرى التاريخ |
| bir kişi bence yardımcı olmak için yeterli. | Open Subtitles | أعتقد أن فرد واحد منا سيكون ضمانا كافيا |
| Bana kalırsa bir kişi teminat için yeter. | Open Subtitles | أعتقد أن فرد واحد منا سيكون ضمانا كافيا |
| Evlilik bir kişi işi batırdı diye bitmez. | Open Subtitles | اسمع، الزوّاج لا ينهار بسبب فرد واحد. |
| Bu ağza alınmayacak suçu bir kişi işledi. | Open Subtitles | ارتكب هذا الفعل الشنيع من قبل فرد واحد |
| Ve aileden geriye tek bir kişi kaldığı için bu, Trent'in kardeşi Stephanie olmalı. | Open Subtitles | وبما أنّه قد تبقى فرد واحد فقط من العائلة، فلابد أنّ هذه هي (ستيفاني) شقيقة (ترينت). |
| Ama bir kişi bile hiç bir şey görmedi! | Open Subtitles | أما أستطاع فرد واحد رؤية شيء؟ ! |
| Will Sutton adında bir kişi. | Open Subtitles | (فرد واحد يدعى (ويل سات أون |