| Sadece görmekle kalmadı, bir şey yaptı dedi büyük annem. | TED | لم يكتفِ بالنظر وحسب، بل فعل شيئاً حيال الأمر، قالت جدتي. |
| On yedi yıl önce, bu aileyi neredeyse çekirdeğine kadar mahvedicek bir şey yaptı. | Open Subtitles | منذ 17 عاماً فعل شيئاً كاد يودي بهذه العائلة إلى الحضيض |
| Korkarım ki, bu adam çok kötü bir şey yapmış. | Open Subtitles | أخشى بأن هذا الرجل ربما فعل شيئاً فظيعاً |
| İşe yararsa, ülkesi için kahramanca bir şey yapmış olacak. | Open Subtitles | اذا نجح هذا, سيكون قد فعل شيئاً بطولياً لبلاده |
| Tahminimce, çok kötü bir şey yaptığını düşünüyor. | Open Subtitles | يظن أنه فعل شيئاً فظيعاً هذا ما أظن على أي حال |
| Ama bugün annemin doğum günüydü ve eğlenceli bir şeyler yapmak istedim. | Open Subtitles | حسناً , انه كان عيد ميلاد امي واردت فعل شيئاً مرحاً |
| Görünüşe göre de, cesurca şeyler yaptı ki gömülürken üzerinde madalya vardı. | Open Subtitles | وواضح انه فعل شيئاً شجاعاً لذلك كان يرتدي ميدالية عندما دفنوه |
| Bütün seyirciler, onun çok özel birşey yaptığını farketti. | Open Subtitles | و الجمهور كله تمكن من أن يرَ أنه فعلاً فعل شيئاً مميزاً |
| Ancak bildiğimiz gibi Kurotsuchi-san farklı biri, ve kendisine bir şeyler yapmış olabilir. | Open Subtitles | ولكن ، مثلما تعرفون فإن كروتشسكي-سان شخص مختلف، لربما فعل شيئاً ما لنفسه |
| 17 yıl önce öyle bir şey yaptı ki... az kalsın ailemizi mahvediyordu. | Open Subtitles | منذ 17 عاماً فعل شيئاً كاد يودي بهذه العائلة إلى الحضيض |
| Bu iş leş gibi kokuyor, Yüzbaşı. Birileri bir şey yaptı. | Open Subtitles | أيها الكابتن إن هذا الشيء رائحته واضحة هذا يعني أن أحداً ما قد فعل شيئاً ما هنا |
| Ben baygın yatarken, belki de adamlarından biri bana bir şey yaptı. | Open Subtitles | عندما كنت فاقدة الوعي، ربما أحد رجاله فعل شيئاً لي |
| Bizim insanlarımız için iyi bir şey yaptı. Bunu takdir edeceklerdir. | Open Subtitles | لقد فعل شيئاً جيداً للعائلة سوف يقدرون ذلك |
| En azından bir kere de olsa iyi bir şey yaptı. | Open Subtitles | لقد فعل .شيئاً محترماً على الأقل في حياته |
| Aptalca bir şey yapmış olabilirsin diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | حسبتُ أنّكِ ربّما أقدمتِ على فعل شيئاً غبياً. |
| Küçük Ben nihayet doğru bir şey yapmış. | Open Subtitles | بين الصغير أخيراً فعل شيئاً صحيحاً |
| Sanki yanlış bir şey yapmış gibi davranıyorsunuz. | Open Subtitles | وأنتم تتصرفون وكأنه فعل شيئاً خاطئ |
| Çünkü cehenneme iyi bir şey yaptığını bilerek gitmek istedi. | Open Subtitles | و لم يفعل ذلك؟ لأنه يريد أن يعود للجحيم عالماً أنه فعل شيئاً جيداً |
| Sadece kötü bir şey yaptığını ve bu sorundan kurtulmaya çalışırsa adamların peşine düşeceğinden korktuğunu söyledi. | Open Subtitles | قال أنه فعل شيئاً سيئاً فقط وقال إنه خائفٌ من أنه إن حاول الخروج فسيسعى هؤلاء الرجال للنيل منه |
| Üzgün olduğu zaman bir şeyler yapmak zorundayım. | Open Subtitles | عندما تكون مُستاءة يجب عَلىِ فعل شيئاً |
| Kardeşime bir şeyler yaptı, insanlara da acayip şeyler yapabiliyor. | Open Subtitles | البرنامج فعل شيئاً لأخي ويمكن أن يجعل الناس يقومون بأشياء غريبة |
| Onların parasını aldı, ama hiç kimse onun maçları kaybetmek için... birşey yaptığını kanıtlayamadı. | Open Subtitles | أخذَ أموالهم، و لكن لا أحد إستطاع أن يثبت أنه فعل شيئاً واحداً... ليخسر تلك المباريات... . |
| Bir şey söylemiş olmalı. bir şeyler yapmış olmalı. | Open Subtitles | لابد انه قال شيئاً أو فعل شيئاً |
| Aptalca bir şey yapmak istiyorsan benim yapabileceğim bir şey yok demektir. | Open Subtitles | لو أردتِ فعل شيئاً بهذا الغباءِ فلا يُمكنني فعل أي شئ تجاهه |
| Belki de dedem onlara bizim bilmediğimiz bir şey yapmıştır. | Open Subtitles | ربما جدي فعل شيئاً ما لهم نحن لا نعلم به |