| Mutlu olunacak o kadar çok şey var ki. | TED | فهناك الكثير من الاشياء التي يجب ان نسعد من اجلها |
| Konuşacağımız çok şey var. | Open Subtitles | فهناك الكثير مِنْ الاصطياد يتوجب عْمَلُه |
| Benim de yapmadığım çok şey var. | Open Subtitles | إذا كان هذا يساعد، فهناك الكثير من المواد أنا لم أفعلها أيضا |
| Sen kendi oyununa bak. Düşüneceğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | انشغل بلعبك أنت فهناك الكثير مما يستحق انشغالك |
| İzin ver de ekibimle bu konuyu ortalıkta biraz dillendireyim. Düşünülmesi gereken bir sürü şey var. | Open Subtitles | دعني اتحدث حول الوضع هنا فهناك الكثير من الاشياء التي يجب ان تضعها بعين الاعتبار |
| Hazırlanacak bir sürü şey var. | Open Subtitles | فهناك الكثير لتجهيزه |
| Neden tek bir ekmekle kısıtlıyorsun kendini bilmiyorum. Onlardan çok var. | Open Subtitles | لا أعرف لماذا تصر على كعكة واحدة، فهناك الكثير من الكعك. |
| Görecek çok şey var. | Open Subtitles | حتى نسير وجدول الجولة فهناك الكثير لنراه |
| İşe başlasak iyi olacak. Yapılacak çok şey var. | Open Subtitles | من الأفضل البدء بالعمل، فهناك الكثير للقيام به |
| Kültürlerimizde paylaşacak o kadar çok şey var ki! | Open Subtitles | فهناك الكثير من نقاط التوافق بين حضاراتنا |
| Sizi yaralayabilecek pek çok şey var. | Open Subtitles | فهناك الكثير من الأشياء التي يمكن أن تؤذيكم |
| Yapacak o kadar çok şey var ki korkmaya zamanım bile olmayacak! | Open Subtitles | فهناك الكثير من الأشياء التي أنوي فعلها.. ليس لدي وقت لأخاف.. |
| Ama denecek çok şey var. | Open Subtitles | و مع ذلك, فهناك الكثير ما يجب أن يقال, |
| Onun hakkında bilmediğiniz bir sürü şey var. | Open Subtitles | فهناك الكثير عنه لا تعرفينه |
| Aslında buradaki duvarların üzerinde oldukça çok var o yazılardan. | Open Subtitles | في الحقيقة، فهناك الكثير منهم هنا |
| - Az kaldı. Tel çok var. | Open Subtitles | -على وشك، فهناك الكثير من الأسلاك |