vücudumuzda iki tip DNA var. | TED | نتوفر في أجسادنا على نوعين من الحمض النووي. |
vücudumuzda sahip olduğumuz ... ... bu hormonların çoğu benzerdir. | TED | تلك الهرمونات مُشابهة للهرمونات الموجودة في أجسادنا |
Ama ikisi de farklı yapıya sahiptir ve vücudumuzda çok farklı etki gösterirler. | TED | لكنهما يختلفان جداً في البنية وطريقة تفاعلهما في أجسادنا. |
Öncelikle, yıllar geçtikçe vücudumuzda da DNA lezyonları hâlinde kalıtsal hasarlar birikiyor. | TED | بدايةً، تتراكم في أجسادنا مع مرور الزمن الجينات المتضررة على شكل آفات الحمض النووي. |
Tüm bu yapılar birlikte bağırsak mikrobiyomunu, yani vücudumuzda pek çok farklı işlev gören ekosistemleri oluştururlar. | TED | ومعًا تكون ميكروبيوم الأمعاء نظام بيئي غني يؤدي وظائف عديدة في أجسادنا. |
Bu kimyasal vücudumuzda üretiliyor. Bu yüzden Jaffa'ların tutsağıydım. | Open Subtitles | انها مواد كيمياءيه ننتجها في أجسادنا لهذا السبب كنت اسيرا لدى الجافا |
vücudumuzda bulunan kan dolaşımı tüm vücudumuzu dolaşıyor sonuç olarak buharlaşıp sonra yeniden buharlaşıyor. | Open Subtitles | كل شئ يتكرر دورياً الأرض تدور حول الشمس الدم يدور في أجسادنا الماء يتبخر، ويعود بحالة المطر ثم يتعرض مجدداً للتبخر |
tahnit (doldurma) kullanmadan gerçekleştirilen çevreci ve doğal defin işlemi doğru yöne atılmış bir adımdır. Fakat bu vücudumuzda normalde var olan zehirli maddeleri adreslemez. | TED | عمليات الدفن الخضراء أو العادية، التي لايستخدم فيها التحنيط، تعتبر خطوة في الاتجاه الصحيح، لكنها لا تعالج السميات الموجودة في أجسادنا. |
Buradaki çelişki şu; dikkatlilik yalnızca, her an vücudumuzda ve zihnimizde gerçekten olan şeylere kişisel olarak yaklaşma konusuyla gerçekten ilgilenmek ile ilgilidir. | TED | المفارقة هنا أن الوعي التام هو حول كوننا أصبحنا مهتمين فقط في الوصول الوثيق والشخصي مع ما يجري بالفعل في أجسادنا وعقولنا بين الفينة والأخرى. |
(Gülüşmeler) (Alkış) Bizler bunu vücudumuzda hissediyoruz, bizim için fiziksel bir şey bu. | TED | (ضحك) (تصفيق) فنحن نشعر بذلك في أجسادنا إنّها أمرٌ محسوسٌ بالنسبة لنا. |