| Sadece kanalizasyon işçileri ve o kadar da sık sık gelmezler. | Open Subtitles | لا، فقط عمّال مياه الصرف الصحي، أحيانا وليس في أغلب الأحيان |
| sık sık org çalıyorum. Geçen ay bir müzik dinletim vardı. | Open Subtitles | أعزف الأرغن في أغلب الأحيان الشهر الماضي كان عندي حفلة موسيقية |
| Farkında değil misin? Bu sık sık başına gelen bir şey değildir. | Open Subtitles | أنتَ لم تدرك ان هذا جيداً هذا لا يحدث في أغلب الأحيان |
| Hafta sonları Amelie, genellikle Doğu Garından trene binerek babasını ziyarete gider. | Open Subtitles | في عطل نهاية إسبوع تأخذ أميلي في أغلب الأحيان القطار لرؤية أبيها |
| Buraya çok sık gelirim aslında. | Open Subtitles | أحضر هنا في أغلب الأحيان. أحضرهنالأجلالرياضاتالشتويه.. |
| Anneler ya savaşır, ya da çoğu zaman olduğu gibi vazgeçer. | Open Subtitles | الأمهات يجب أن يقاتلن, او كما في أغلب الأحيان, ببساطة يرحلن |
| Ben de sık sık çıkarım. | Open Subtitles | أَحب في أغلب الأحيان أَن أَذهب هناك، بنفسي |
| sık sık pencerenin kenarında veya kilisede görüyorum sizi. | Open Subtitles | أراكِ واقفة بجانب نافذتك في أغلب الأحيان .وفيقداسالأحد. |
| Bana gelince ofiste kalıp sık sık bir iki saat daha çalışırım. | Open Subtitles | أما بالنسبة لي، فأبقى في أغلب الأحيان بالمكتب وأعمل لساعة أو ساعتين إضافيتين |
| İnsan doğası ani ve cömert teklifleriyle beni sık sık şaşırtıyor. | Open Subtitles | فاجأتْني الطبيعة البشرية في أغلب الأحيان بكرمها المفاجئ |
| Galiba yüzünüzü sık sık onlardan biriyle siliyormuş. | Open Subtitles | يقولون أنها تمسح وجهك بواحدة في أغلب الأحيان |
| Cenaze servisleri sık sık kısa yapılıyordu . | Open Subtitles | خدمات دفن الموتى كَانتْ قصيرة في أغلب الأحيان. |
| sık sık berbere giderim. Bu çok hoşuma gider. | Open Subtitles | أذهب للحلاق في أغلب الأحيان فأنا أحب ذلك |
| sık sık gettoyu tramvayla geçtim, fakat onu bir daha hiç görmedim | Open Subtitles | عبرت الغيتو في أغلب الأحيان لكنني لم أراها ثانيةً |
| Hafta sonları Amelie, genellikle Doğu Garından trene binerek babasını ziyarete gider. | Open Subtitles | في عطل نهاية إسبوع تأخذ أميلي في أغلب الأحيان القطار لرؤية أبيها |
| genellikle kraliçeler birden çok kez çiftleşirler. | TED | في أغلب الأحيان الملكات يتزاوجن أكثر من مرة. |
| Bu tür şeyler öyle çok sık yaşanmaz. Yaşandığı zaman da uzun sürmez. | Open Subtitles | هذه الأشياءِ لا تَجيءُ جداً في أغلب الأحيان وهم لا يَدُومونَ متى هم يَعملونَ. |
| çoğu zaman yanlış şeyler yapıyor, ama sonuç iyi oluyor. | Open Subtitles | انها في أغلب الأحيان تعمل أشياءا خاطئة لكنها يبدو دائما أنها تقصد الصواب |
| Bu avcılar, avların sıklıkla bir araya geldiği okyanus akıntıları arasında mekik dokuyor. | Open Subtitles | هؤلاء الصيّادين يجوبون الحدود بين تيارات المحيط حيث تتجمّع فريستهم في أغلب الأحيان. |
| Afedersiniz, efendim. Majesteleri daha sık yıkanırsa, bu kadar sert ovmak zorunda kalmam. | Open Subtitles | أنا لا يجب أن أَفرك صعب إذا فخامتك تستحم في أغلب الأحيان أكثر |
| Bu kolonide özgürlük her zaman bir anarşi lekesi taşıdı. | Open Subtitles | الحرية في هذه المستعمرة في أغلب الأحيان تعاني من الفوضى |
| Belli ki Bayan Dudley buraya pek sık girmiyor. | Open Subtitles | من الواضح ان السيدة دادلي لا تجيئ هنا في أغلب الأحيان |
| Yeni Zellanda pervane-kurt sineği Genelde kurbanlarını açık yara veya kesiklerinden içeri tünel kazarak sadece bir kaç saniyede öldürürler. | Open Subtitles | مع ذلك نيوزيلندا ذبابة دودة برغي يقتل ضحاياه في أغلب الأحيان في لحظات مجرّد بالإختباء إلى جرح أو قطع مفتوح. |
| - İnsanın üreme sistemi karışıktır, ve Çoğunlukla tahmin edilebilir olmaz. | Open Subtitles | جهاز الإنسان التناسلي يُعدّ نظام معقّد جداً ومتقّلب في أغلب الأحيان |
| Evet, bence bu bahar temizliğini daha sık yapmalıyız. | Open Subtitles | أجل، أعتقد أننا يجب أن نقوم بمثل هذه التنظيفات الربيعية في أغلب الأحيان |
| Bu nedenle çoğu kez ilk geleni kabul ederler. | TED | بحيث تأخذ أول واحد التي تأتي جنبا إلى جنب، في أغلب الأحيان. |