| Bazı zamanlar Afganistan'da olduğunu sansan da, ...bir de bakmışsın ki, Aslında Pakistan'daymışsın. | Open Subtitles | وفي بعض الأحيان حين تكون في أفغانستان, يتضح أنك في الحقيقة في باكستان. |
| Ama Aslında, ahlak felsefecisiydi ve neden ahlaksal olduğumuz konusunda haklıydı. | TED | ولكنه في الحقيقة في بداية مسيرته كان فيلسوفاً ذات نوازع أخلاقية، وكان مصيباً فيما رآه من سبب كوننا أناس لنا أخلاق. |
| JN: Aslında üç yerdeyim. | TED | ج.ن: أنا في الحقيقة في ثلاثة أماكن مختلفة. |
| Aslında evin yakınlarında bir çukurda bulunmuştu. | Open Subtitles | لقد وجد في الحقيقة في حفرة قريبة من المنزل |
| Hatta daha bile kötüydün. Bokun hiç değilse moleküler seviyede bir enerjisi vardır. | Open Subtitles | وربما أسوء, لأن في الحقيقة في مستوى جزئي الهراء يفور عندما يتعرض للطاقة |
| Ne ile ilgili? Aslında biz büyük bir işin ortasındayız. | Open Subtitles | نحن في الحقيقة في المنتصفِ شيءِ كبيرِ جداً. |
| Herhangi bir yer, Aslında, bu hat boyunca. | Open Subtitles | في الحقيقة, في أي مكانٍ على طول هذا الخط. |
| Aslında bir şeyler atıştırmak için çıkmıştık ama kaybolduk. | Open Subtitles | كنا في الحقيقة في نزهه لتناول الطعام ثم ضللت الطريق |
| Aslında yeni bir araba almayı düşünüyordum. | Open Subtitles | أتعرف؟ لقد كنت أفكر في الحقيقة في شراء سيارة جديدة |
| Aslında bu defa gülümsüyordu. | Open Subtitles | في الحقيقة, في هذه الحالة أظنها كانت تبتسم لك |
| Aslında okulda ve kolejde aşka ve masala inanıyordum. | Open Subtitles | في الحقيقة في المدرسة والكليّة آمنت بالحبّ وقصص الحواري |
| Aslında ilk iki kurbanda yara kenarları tırtıklı, sanki alet deriyi keserken titriyormuş gibi. | Open Subtitles | في الحقيقة , في الضحية الأولى و الثانية حواف الجروح كانت ممزقة كأن الألة التي استعملت لفعل ذلك كانت تهتز |
| Aslında aslanın ağzı burada oluyor. | Open Subtitles | وهي في الحقيقة في المكان الذي يكون فيه فم الأسد |
| Aslında yapmam. İlk randevularımda genelde bunu yapmam. | Open Subtitles | أنا لا أفعل هذا في الحقيقة في الموعد الأول |
| Aslında sınava dördüncü girişimde böyle kötü gidiyordu. | Open Subtitles | حقاً في الحقيقة في المرة الرابعة حدث في الامتحان ما حدث الآن تماماً |
| C: O Aslında bu daireyi daha önce görmüş tek kişi. | Open Subtitles | لشخصُ الوحيدُ الذي في الحقيقة في هذه الشُقَّةِ قبل ذلك |
| Aslında yük olma riksine karşılık bir gece daah kalabilirim diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | في الحقيقة, في خطر كوني عبئاً فكرت بأن أبقى لليلة أخرى |
| Aslında şehirde tablo satın alıyorum. | Open Subtitles | وأنـا في الحقيقة في المدينة لأبتـاع لوحة |
| Aslında senin yaşlarındaydım. Saçına bayılıyordum. Evet. | Open Subtitles | أنا كنت في الحقيقة في مثل عمرك أحب شعرك نعم نعم |
| Hayır, Hatta, Hatta bezen, tam tersidir bile. | Open Subtitles | لا, في الحقيقة, في بعض الأحيان في بعض الأحيان يكون العكس تماما |
| Hatta II. Dünya Savaşı'nda gemileri kanalda batan İngiliz Kraliyet Donanması subayları Antwerp'e Alman denizaltı subayları olarak girmişti. | Open Subtitles | كل القوات الملكية في العالم ترتدي نفس الزي في الحقيقة في الحرب العالمية الثانية القوات البحرية البريطانية الذين تم ارسـالهم الى القناة ارتدو زي الرسـمي للقوات البحرية الالمانية في انتريب انتريب : |