| İçimde bir şeylerin gerçekten sükûnet için ağladığını düşünmeye başladım, ama elbette ki onu duyamamıştım, çünkü sağa sola çok koşturuyordum. | TED | ولقد بدأت أعتقد أن شيئا في داخلي كان بحاجةٍ حقيقيّه للسكينه، ولكن بالطبع لم أستطع أن أسمع لأني كنت اركض كثيراً. |
| Ama yine de kar yağdığı zaman içimde bir şey şöyle der: | Open Subtitles | ولكن مازل ذلك, فعندما ينزل الثلج : فهناك شيء في داخلي يقول |
| Önceden bu işi yaparken, Hep içimde bir polis olduğunu düşündüm. Buna tutundum. | Open Subtitles | عندما كنت في السجن دائما كنت أعتقد في داخلي بأني ما زلت شرطيا |
| Gizemli bir tecrübe geçirdiğimi ve bundan sonra içimdeki bazı şeylerin değiştiğini hissettim. | Open Subtitles | شعرت بأني حصلت على افضل تجربة في حياتي وشئ في داخلي تغير اخيرا |
| Küçülmüş, sanki içimde Oliver şeklinde kabuğun uzuvlarını yönlendiren ufacık, ...kadim bir Oliver Tate varmış gibi geliyor bana. | Open Subtitles | أشعر أنني منكمش، حيث أن هناك أوليفر تيت عجوز في داخلي تشغيل الروافع لرفع قوقعة بحجم و عمر أوليفر |
| Kendi içimde giderek daha fazla agresif ve tuhaf olmaya başladım. | Open Subtitles | في داخلي قلت, كما تعلمون لامزيد .. ومزيد من الصرامة غريب |
| Tüm hayatım boyunca, bu hissi içimde taşıdım arzu ve ateş gibi, | Open Subtitles | لدي ذلك الشعور دائماً في داخلي طوال حياتي مثل الرغبة او الحمى |
| Ve üçüncü günde altı kemoterapiden sonra içimde yanan ateş dünyanın ormanlarında yanan ateşle aynı ateş. | TED | والنار التي تحرق في داخلي في اليوم الثالث للعلاج الكيميائي للسرطان هي النار التي تحترق في غابات العالم. |
| Ben içimde her zaman bunun yanlış olduğunu ve içe dönüklerin de oldukları gibi gayet harika insanlar olduğunu düşündüm. | TED | وكنت دائما أشعر في داخلي أن هذا خاطئ وأن الانطوائية هي شيء رائع و أن الانطوائيون رائعون كما هم. |
| Baş editör bana uzun bir konuşma yaptı, içimde, yüzücü hayatımla ilgili bir kitap olduğuna beni ikna etmeye çalıştı. | TED | جلس معي رئيس التحرير وقام بالتحدث معي لمدة طويلة، محاولاً إقناعي أن هناك كتاباً في داخلي. عن حياتي كسباحة. |
| O zaman içimde bir şeyin değiştiğini hissettim. Bu yüzden bağırdım ve çığlık attım, etrafımdaki herkesin de aynı şeyi yaptığını fark ettim. | TED | حينها شعرت بشيء في داخلي يتغير، فبدأت أهتف وأصرخ، ولاحظت أن الجميع حولي كانوا يفعلون المثل. |
| Ancak o avukat yine de içimde, sanatımı kullanarak inandığım şey için savaşıyorum. | TED | ومع ذلك، مازال المحامي في داخلي موجوداً، لذلك استخدمت فني حتى أحارب من أجل ما أؤمن به. |
| Öyle bir gurulduyor ki sanki içimde bir sırtlan var. | Open Subtitles | الاصوات تبدو لك , وكأن هناك ضبع في داخلي |
| Adaylıklar açıklandığında içimde bir şey koptu sanki. | Open Subtitles | شيء في داخلي انفطر عندما أعلنوا تلك الترشيحات |
| Midemde bir kurşunun olması içimde bir baskı yaratabilir. | Open Subtitles | الرصاصة في داخل أحشائي يمكنها أن تخلصني من الضغط الذي أشعر به في داخلي |
| Ama içimde, benim için bir anlamı olan birine vermek istediğim, bir şey var. | Open Subtitles | لكني أمتلك شيء في داخلي أريد أن أعطيه لشخص واحد الشخص الذي يمثل لي شيئاً. |
| Bu, içimdeki kimlikle ve her insanın topluma ve farklı bakışlara katkıda bulunma kapasitesiyle bir bağlantı kurdu. | TED | ولامست في داخلي شيئاً عن الهوية ، عن قدرة كل شخص في المساهمة في المجتمع ، بطريقةٍ تبعث بالأمل. |
| İçimdeki intikam ateşinin, öç alma duygusunun Jackson'ı korkuttuğunu anladım. | Open Subtitles | كل هذا الغضب الذي في داخلي ...كلّ تلكَ الشهوة للإنتقام |
| O kelimeden nefret ediyorum. İğreniyorum. Beni içten içe öldürüyor. | Open Subtitles | أكره هذه الكلمة, وأشمئز منها تجعلني أشعر بالموت في داخلي |
| Ama yine de içimden bir şey düşünmeyi ve mücadele etmeyi sürdürüyordu. | TED | لكن ومع ذلك، بقي يدور شيء في داخلي ويكافح. |
| Bağırsağımda hissetmiştim. | Open Subtitles | أحسستُه في داخلي. |