| Hayır, hayır. O... İsviçre'de CERN'de danışmanlık yapıyor, olan biten her şeyi aklından çıkartmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لا، لا، إنها تعمل مستشارة في سيرن في سويسرا، تحاول أن تخرج عقلها مما حدث |
| Aslında, İnternet ağı da CERN'de icat edilmişti, böylece dünyanın her yerinden fizikçiler veri paylaşabiliyorlardı. | Open Subtitles | في الواقع، شبكة الويب العالمية تم اختراعها في سيرن حتى يتمكن الفيزيائيين في جميع أنحاء الكوكب يمكنهم مشاركة البيانات |
| Sabah 3.00'e kadar uyanık kalacaklar çünkü CERN'de Higgs verisini Cenevre saatiyle sabah 9.00'da sunacaklar. | Open Subtitles | الذين يسهرون الليل حتى الساعة الثالثة صباحا لأنهم سيقدمون بيانات الهيجز في سيرن في الساعة 9: |
| Bir keresinde CERN'deki hızlandırıcıya tek bir toz zerresi girdiğini ve düzeltmenin 6 ay sürdüğünü duydum. | Open Subtitles | سمعت أن غبرة واحدة دخلت مرة مسرع الجزيئيات في سيرن أعادتهم ستة أشهر للوراء |
| 4 Temmuz 2012'de, CERN'deki fizikçiler dünyaya LCH:Higgs Bozonu'nda yüklü baskılar uygulanarak üretilen yeni bir önemli molekül tespit ettiklerini duyurdular. | TED | في 4 يونيو 2012، أعلن فيزيائيون في سيرن للعالم أنهم رصدوا جسيما أساسيا جديدا تم الحصول عليه في الإصطدامات العنيفة داخل مصادم الهادرون الضخم: هيغز بوزون. |
| CERN'deki bilim adamları güçlü görünmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | يحاول العلماء في سيرن وضع وجه الشجاعة |
| En azından, burda CERN'de. | TED | حسنا, على الاقل, هنا في سيرن. |
| 25 yıl önce CERN'de çalışıyordum. | TED | قبل 25 عاما، كنت أعمل في سيرن. |
| Elbette, böylesine bir hıza erişebilecek bir tren yapmak neredeyse imkânsızdır, ancak İsviçre'nin Cenova kentinde CERN'de dünyanın en büyük çekirdek hızlandırıcısıyla trene benzeyen bir şey inşa ettik. | Open Subtitles | بطبيعة الحال , بناء قطار يمكنه الوصول إلى مثل هذه السرعة هو مستحيل تماماً لكننا قمنا ببناء شيئاً مشابهاً جداً لهذا القطار في أكبر مُعجِل جسيمات "فى العالم في "سيرن |
| - Piyanonun markası. CERN'de biraz Almanca öğrenmiştim. | Open Subtitles | إنه صانع البيانو، تعلمت القليل من الألمانية حينما كنت في (سيرن) |
| Her şey, CERN'de, verilerimizde ilgimizi çeken bir şey görmemizle başladı. Bu, yeni bir parçacığın belirtisi, cevaplanamayan bu soruya belki de sıra dışı bir cevap için ipucuydu. | TED | بدأ ذلك عندما وجدنا شيء مثير للإهتمام في سيرن (المنظمة الاوروبية للابحاث النووية): تلميح لوجود جسيم جديد ، معلومة صغيرة قد تجيب بشكل استثنائي عن ذلك السؤال. |
| O, CERN'de çalışıyor. | Open Subtitles | إنه في سيرن |
| CERN'deki operatörler, parçacıkları benzeri görülmemiş hızlarda çarpıştırmayı ilk kez deneyecekler. | Open Subtitles | سيحاول المشغلين في سيرن للمرة الأولى . . لإحداث تصادم للجزيئات عند طاقة لم يسبق لها مثيل . . |
| 25 yıl önce, CERN'deki bilimadamları World Wide Web'i yarattı. | TED | منذ 25 عامًا ، اخترع العلماء في (سيرن) شبكة الإنترنت العالمية. |
| Tıbbi araştırma, uzay keşfi, parçacık fiziği, benim çalıştığım yer olan CERN'deki araştırmalar, mühendislik ve hatta sanat ve insani bilimler. Tüm bunlar, minik sarı kürecik ile gösterilen 3,3 milyarlık, Bilim Bütçesi ile fonlanıyor. Sol üstteki mini kürecik. | TED | بدئا من الأبحاث الطبية ، و حتى استكشاف الفضاء حيث أعمل ، في سيرن في جنيف ، سويسرا ، الفيزياء الجزيئية ، الهندسة ، و حتى الفنون و العلوم الإنسانية يتم دعمها من الميزانية المخصصة للعلم ، و اللتي تبلغ فقط 3.3 مليار ، هذه الدائرة الصفراء الصغيرة حوالي الدائرة البرتقالية في أعلى يسار اللوحة |
| "CERN'deki, ışıktan hızlı parçacıklar." | Open Subtitles | الجزيئات الأسرع من " الضوء في " سيرن |
| CERN'deki ofisini aradım, haftalardır oradaymış. | Open Subtitles | أجل، كلا، تحدثتُ مع مكتبه في (سيرن) وكان هناك منذ أسابيع. |