| Her şeye rağmen bir konuda haklıydı... kaçmak bir cevap değil. | Open Subtitles | لقد كانت صادقة في شيء واحد على الرغم من ذلك |
| Ama bir konuda haklı ve o yüzden Mariana'ya bu partiyi vermek istedim ve neden ne kadar tuttuğu umrumda değil çünkü nasıl olduğunu anlıyorum. | Open Subtitles | هي محقة في شيء واحد ولهذا كنت أريد هذه الحفلة لماريانا ولماذا لم أهتم كم ستكلفنا |
| bir konuda çok iyi olmamak iyidir. | Open Subtitles | من الجيد أن تتأكدي أن لا تكوني بارعة في شيء واحد |
| Baylar, sonuç olarak, ...bu iş tek bir şeye bağlıdır. | Open Subtitles | "يا سادة، بالنهاية،" "هذا العمل بالبيع يكمن في شيء واحد." |
| bir şeyde haklısın, profesör. | Open Subtitles | حسنا, أنت محقة في شيء واحد, يا بروفيسورة |
| O, diğer erkekler gibi sadece tek bir şey düşünen erkeklerden değil. | Open Subtitles | انه ليس مثل كل الرجال يفكر فقط في شيء واحد اتجاه الفتاة |
| bir konuda haklısın. Bunu karşılıksız bırakamayız. | Open Subtitles | أنت محق في شيء واحد .لا يمكننا الوقوف مكتوفي الأيدي |
| Bu arada, bunun beraber son anımız olduğundan az biraz şüphelendim çünkü bir konuda haklısın. | Open Subtitles | انا قلق قليلاً، مع ذلك، أن هذا قد يكون لقائنا الأخير لأنكَ محّق في شيء واحد. |
| bir konuda haklıydınız, Usta. | Open Subtitles | أنت كنت مُحقاً في شيء واحد, مُعلمي. |
| bir konuda, değişmemişsin, sevgili dostum. | Open Subtitles | في شيء واحد لم تتغير صديقي العزيز |
| Yine de bir konuda haklısınız. | Open Subtitles | ومع ذلك انت على صواب في شيء واحد |
| Bu kazlar bir konuda haklı: | Open Subtitles | حسنا، هذه الاوزة هي محقة في شيء واحد |
| bir konuda haklısın. | Open Subtitles | أنتي محقه في شيء واحد. |
| bir konuda, değişmemişsin, sevgili dostum. | Open Subtitles | في شيء واحد لم تتغير صديقيالعزيز... |
| Sadece çok... bir şeye bakarken çok fazla vakit harcıyorsun. | Open Subtitles | ...كأنك فقط تقضي وقتاً طويلاً بالتحديق في شيء واحد |
| - tüm şeyini sadece bir şeye yatırmak çok riskli. - Evet. | Open Subtitles | إنّها مُجازفة أن يستثمر المرء في شيء واحد - أجل - |
| Sadece bir şeye odaklan. | Open Subtitles | لكن ركزًي في شيء واحد |
| Mikrokristalin mum, gazyağı ısırgan otu ve yeşil küf bir şeyde bolca var. | Open Subtitles | الشمع الجريزوفولفين، البارافين، النباتات نبات القراص الأخضر، والأخضر العفن في شيء واحد مشترك... |
| Çünkü senin gibiler bir şeyde çok iyidir. | Open Subtitles | لأن الأشخاص أمثالك بارعون في شيء واحد. |
| 600 litre bira kocaman bir şeyde. | Open Subtitles | 600 غالون من البيرة في شيء واحد كبير |
| tek bir şey düşünebiliyordum, evimi eşimle aynı yatakta uyanabilmeyi ve tanıdığım şeyleri görebilmeyi. | Open Subtitles | منذ بدات رحلتي فكرت في شيء واحد فقط الوطن أن أصحو في فراشي مع زوجتي وكل شيء أعرفه هو حولي |
| Eğer bu dünyada şuan seni rahatlatabilecek tek bir şey olsaydı; | Open Subtitles | إذا كان بإمكانك التفكير في شيء واحد بالعالم قد يشعرك بتحسّن، ماذا يكون؟ |
| Bu çocuğa öğretebileceğim tek bir şey bile olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني التفكير في شيء واحد أستطيع تعليمه إياه. |