| Üst kat özeldir, çıkamazsınız. Bay Quilp kendi dükkanında istediğini yapar. | Open Subtitles | لا تستطيع الذهاب للأعلى سيدي,إنه مكان خاص السيد كويلب له أن يفعل مايشاء في متجره |
| Bir dakika, dükkanında çalışanlar dün öğle yemeğinden sonra dışarıda olduğunu söylediler. | Open Subtitles | إنتظروا لحظة، الناس في متجره قالوا أنّه كان البارحة في الخارج منذ وقت الغداء. |
| Ya sana ilk eşleştiğin kişinin pasta dükkanında çalışırken kasıklarını yaktığını söylersem? | Open Subtitles | وماذا لو أخبرتك أن أول شاب متوافق معك قام بحرق فخذه عن غير قصد في متجره لبيع الكعك |
| Zalman'ı aradınız, dükkanında buluştunuz eldivenli elinizi ağzının üstüne koydunuz ve onu boğdunuz. | Open Subtitles | إتّصلتَ بـ(زلمان) وقابلته في متجره ووضعتَ قفاز يديكَ على فمّه ومن ثمّ خنقته |
| Bana dükkânında göstermiş olduğu el çabukluğu gibi şaşırtıcı marifetlerinden bir başkasıydı. | Open Subtitles | كانت خفة يد أخرى مذهلة كتلك التي أراني إياها في متجره |
| Canal Caddesi'ndeki dükkânında... | Open Subtitles | في متجره في شارع القناة |
| - Ben- ben ona dükkanında verdim, ve ona verdi. | Open Subtitles | اعطيتها له في متجره وهو مررها اليها |
| Onu dükkanında bulamazsın. | Open Subtitles | لن تعثر عليه في متجره |
| Tütün dükkanında toplanırdık. | Open Subtitles | كنا نجتمع في متجره للتبغ |
| Önceden dükkanında çalışırdım. | Open Subtitles | . لقد عملت في متجره |
| Oğluma, çiçekçi dükkanında ve fidanlıkta yardımcı oluyordum ve Jared, annesi için orkide almaya gelmişti. | Open Subtitles | حسناً، أنا أساعد ابني في متجره ومشتله لبيع الزهور... وجاء (جاريد) لشراء أزهار الأوركيد لوالدته وكان قلقاً بالكامل |
| - dükkanında çalıştınız mı hiç? | Open Subtitles | -وكنتِ تعملين في متجره . |
| Kardeşim Ciaran'la dükkânında para konusunda tartışıyordum. | Open Subtitles | كنت مع أخي (كياران) في متجره نتجادل حول المال |
| - Ciaran Donnelly evinde de dükkânında da yok. | Open Subtitles | كياران دونيلي) ليس في منزله) أو في متجره |