| Ve şimdi bunların 14'ü tedavi edilebilir, 2'si de aslında iyileştirilebilir. | TED | و الان يوجد 14 مرضا قابل للعلاج في الحقيقة إثنان منهم قابلين للعلاج |
| Numaralar ve denklemler nicel ve tahmin edilebilir. | Open Subtitles | الأرقام و المعادلات هما كميان و قابلين للتنبؤ |
| ''Çıksın Oyu Verin'' kampanyası bir grup insanı ikna edilebilir olarak belirledi ve onlar bunları gördü. | TED | حملة "التصويت على الخروج" استهدفت القليل من الناس والمعروفين بالـ"قابلين للإقناع"، شاهدوا تلك الإعلانات. |
| Peki ya tüm bu yok edilemez meselesi? | Open Subtitles | "ماذا عن أنهم "غير قابلين للقهر ماذا عنه؟ |
| İlk ataklar genelde ergenlik sonlarında olur, 20'lerin başında, gerçek ve hayal dünyası neredeyse ayıt edilemez hale gelir. | Open Subtitles | يبدأ عادة في أواخر سن المراهقة أو أوائل العشرينات... عندما يصبح الواقع والخيال قابلين للتبادل... لا يمكن تمييزهما تقريباً |
| Biz malız, Dillon. Feda edilebilir mallar. | Open Subtitles | نحن مجرد مرتزقة (ديلون) مرتزقة قابلين للإستهلاك |
| - Ve doğru ilaçlarla tedavi kolaylıkla tedavi edilebilir. | Open Subtitles | -و ... انهم قابلين للمعالجة بالدواء الصحيح |
| Bu ikisi de tedavi edilebilir şeyler. | Open Subtitles | كلآ الآمرين قابلين للمعالجة. |
| Benim adamlarım feda edilemez. | Open Subtitles | رجالي ليسوا قابلين للاستهلاك |
| 50 görünmez, yok edilemez android suikastçı. | Open Subtitles | (50) روبوت قاتل غير مرئيبين وغير قابلين للتدمير |