| Biliyor musunuz, asansöre binince şapkasını çıkaran sizde başka biri yok. | Open Subtitles | كما تعرف، أنت الوحيد الذي يرفع قبعته عند الولوج إلى المصعد |
| Her 4 Temmuz'da şapkasını ve yağmurluğunu alır kancasını bileler vahşice saldırır. | Open Subtitles | في كل مره بالرابع من تموز يرتدي قبعته ومعطفه ويحد من خطافه |
| Köşelerde yüzünü gizlemek için, şapkasını nasıl çeviriyor, görüyor musunuz? | Open Subtitles | أترون كيف يحرك قبعته و هو يستدير لليمين ليخفي وجهه؟ |
| Savaş meydanında şapkası 50,000 kişiye bedel. Ama centilmen değil. | Open Subtitles | فى ميدان المعركة قبعته تساوى خمسين ألف رجل لكنه ليس رجل محترم |
| Bir işe yaramaz diyorum. - şapka onun mu acaba? | Open Subtitles | مازلت أراه إجراء عابث لا نعرف ما إن كانت قبعته أصلاَ |
| İsveçli daha yavaş olsaydı kuşlar şapkasına yuva yapacaktı. | Open Subtitles | إذا السويدي أبطأ قليلاً ، لعششت الطيور في قبعته |
| şapkasının kenarlarına kibrit bile tutturup onları ateşledi, böylece gemisi saldırıya hazır olduğunda bunlar tehditkâr bir şekilde cızırdadılar. | TED | حتى أنه ألصق أعواد الثقاب حول حواف قبعته وأشعلها، لذا تتوهج مهددة عندما تأخذ السفينة وضعية الهجوم. |
| şapkasını normalden iki santimetre daha aşağı çekmişti. Ve sekiz saniye içinde iki kez arkasını kolaçan etti. - Haklısın. | Open Subtitles | كانت قبعته مسحوبة إلى الأسفل ومنخفضة بإنش عن المعتاد ونظر إلى خلفه مرتين خلال ثمان ثواني أنت محق،هذا غير إعتيادي |
| Kendi şapkasını yanlış söylemiş oluyor ama önemli değil, çünkü toplamda bir yanlışa izin var. | TED | وبالرغم من أنّ إجابته عن لون قبعته ستكون خاطئة ولكن لا مشكلة، مادام لديكم فرصة تقديم إجابة واحدة خاطئة بالمجمل. |
| Tanıdığım bir adam vardı, tamamen soyunana dek şapkasını çıkarmazdı. | Open Subtitles | ذات مرة عرفت شخص يظل مرتديا قبعته حتى يخلع كل ملابسه |
| Hayır, tanıtımımıza eklenecek şey yok ama şapkasını hatırlıyor. | Open Subtitles | لا,انها لاتستطيع ان تُضيف شيئا على ما لدينا من اوصافه, ولكنها تتذكر قبعته, |
| Ona "Seni iyi gördüm." der, şapkasını alırdım Sonra onu buraya getirirdim. | Open Subtitles | سوف أحييه وأساله عن حاله هو ينظر و هكذا, و... آخذ قبعته. |
| şapkasını ve paltosunu giydi, evden ayrıldı. | Open Subtitles | يجب أن ترى هذه الكدمة على ساقى وبعدها ارتدى قبعته ومعطفه ثم خرج |
| Süvari değilmiş, ama bir tarafındaki kaşının civarının... daha açık renk olmasından anladığımız kadarıyla şapkasını yan takıyormuş. | Open Subtitles | وليس يتمتع بخطوات سلاح الفرسان الواسعة, ولكنه كان يرتدى قبعته على جانب واحد كما يظهر من الجلد الفاتح |
| Telefonu kullanmayı bekliyordum ki telefonu kullanan adam şapkasını şu şekilde yatırdı. | Open Subtitles | أنا انتظر دوري للهاتف والشاب ينتظر دوره أيضاً فرفع قبعته هكذا |
| Koltuğun üzerindeki şapkasını ve camdaki kanını görüyor musun? | Open Subtitles | أترون قبعته على الأريكة وما يبدو دماءه على النافذة؟ |
| ...birden kıvırçık saçlı, başında şapkası olan, çok yakışıklı bir adam belirdi. | Open Subtitles | حينها ظهر ذلك الرجل الوسيم بشعره الاسود المجعد تحت قبعته رجل وسيم جداً |
| Kaybolan adamın ayakkabıları ortaya çıkabilir veya şapkası, hatta askısı. | Open Subtitles | حذاء رجل مفقود قد يظهر، او قبعته |
| Şu Beetle Bailey. Hep şapka takıp numara yapıyor. | Open Subtitles | إنه دائما دائما يرتدى قبعته ويفعل هذه الأشياء |
| Ben evde hapisken şapkasına kamera takıp evdeki gözüm kulağım olsun diye bu adamı tuttum. | Open Subtitles | استأجرت هذا الشخص ليرتدي كاميرا في قبعته حتى يكون عيني و أذني بينما أنا عالق في هذا المنزل |
| Bir adamın şapkasının saklanarak nasıl iktidarsız yapılacağını ben keşfettim. | Open Subtitles | أنا أول من أكتشف كيف يمكن أن تجعل من الرجل عاجزا عندما تخبأ قبعته. |
| Deneyimli bir ayı acil durumlar için şapkasında daima marmelatlı sandviç taşır. | Open Subtitles | الدبّ الحكيم، دوماً يبقي شطيرة المربى في قبعته في حالة طوارئ |
| Oraya gidecek adama beresini verip o siktiri boktan müziği kapatacaksın. | Open Subtitles | سوف تذهب الى هناك وتعيد للرجل قبعته وايضا سوف تقفل ذلك القرف. |
| Super Zamk'in reklamına bayılırım. Hani adam kaskının üstüne zamk sürer kafasına takıp kirişe yapıştırır ve havada asılı kalır. | Open Subtitles | أحب الاعلان الذي يقوم شخص بوضعه في قبعته ويلصق رأسه بالقبعة ويعلق رأسه فيها |
| Şapkasız düşünemez. | Open Subtitles | لا يمكنه التفكير من دون قبعته |
| Zoey'i her gördüğünde kaş göz yapıp şapkasıyla selam verirdi. | Open Subtitles | دايماً يغمز ويخلع قبعته حين يراها |
| Bana şapkasından tavşan çıkaracak bir sihirbazmışım gibi bakıyorsun. | Open Subtitles | أنت تنظر إلي كما لو أنني ساحر سيسحب أرنبا من قبعته |