Bir keresinde babam, bizim garajın yolunu tek başına... öğütülmüş cam kırıklarını akçaağaç şurubuyla yapıştırarak yapmıştı. | Open Subtitles | في أحد المرات قام أب بصنع نهاية الممرات بمادة قيقب الزجاج |
Gerçek akçaağaç şurubu. Nefret ediyorum o sahtelerden. | Open Subtitles | عصير قيقب حقيقي أنا أكره النوع الإصطناعي |
Sokakların gördüğü en saf, en iyi kalite akçaağaç şurubuyla girmeliyiz piyasaya. | Open Subtitles | يجب أن ندخل السوق بأنقي و أفضل عصير قيقب فى الشارع |
Bir kahve elmali kek... ve buyuk sut lutfen. | Open Subtitles | أريد قهوة و قيقب و حليب كبير للخارج |
Balsam, çınar, meşe, akça ağaç bile var | Open Subtitles | هيي ، بلسم ، تنّوب، البلوط، حور مهتزّ، قيقب |
Çünkü herkese Vermont usulü akçaağaç çöreği var! | Open Subtitles | لأن الجميع سيحصل على" "كعكة قيقب فيرمونت |
Şu akçaağaç neredeyse 100-150 yıllık. | Open Subtitles | شجرة قيقب السكر هذه، عمرها 150 عاماً |
akçaağaç, karaağaç, dişbudak ağacı, ne? | Open Subtitles | قيقب,دردار,مران؟ ماذا؟ |
# Kızıl akçaağaç yaprakları... Ne diyorsun? | Open Subtitles | ورقة قيقب واحدة فقط |
Süpermarket akçaağaç şurubu. | Open Subtitles | المتجر من الذي كذلك قيقب شراب |
- akçaağaç mıydı? | Open Subtitles | هل كانت شجره قيقب ؟ |
Gerçek akçaağaç şurubu. | Open Subtitles | هذا فقط عصير قيقب |
Veronica, biraz daha akçaağaç jambonu ister misin? | Open Subtitles | (فيرونيكا)، هل تريدين بعضًا من قيقب لحم الخنزير؟ |
Bu Trudy'nin akçaağaç Kütükleri değil. | Open Subtitles | وليس "خشب قيقب ترودي" |
Bir kahve... elmalı kek, ve büyük süt. | Open Subtitles | أريد قهوة و قيقب و حليب كبير للخارج |
Müthiş akça ağaç şurubum var. | Open Subtitles | نتناول بسرعة بعض الخبز الفرنسي لدي أفضل عصير قيقب على الإطلاق |
Dur, dur. 8. sınıfta biyoloji dersinde sana bu çınar mı yoksa meşe yaprağı mı diye sormuştum. | Open Subtitles | -ابتعد عن هنا -أتذكرين حين كنّا بصفّ علم الأشجار وسألتك عمَّ إن كانت ورقة شجر "قيقب" أم "سنديان"؟ |