| Konu işle ilgili olunca Calvin Curdles için insanların duygularının bir önemi yoktur. | Open Subtitles | عندما تصبح مسائل عمل كالفين كيردل لم يكن أحد حتى يراعى مشاعر الناس |
| Calvin Amy'i Sophia adındaki bir restoranın yakınlarından arabasına aldığını söylüyor. | Open Subtitles | كالفين يَقُولُ بأنّه أركب أيمي في سيارتِه قُرْب مطعم مسمّى صوفيا |
| Senden 20 kilogram daha hafif olan Calvin McGee'yi öldüresiye döverek. | Open Subtitles | ضربت كالفين ماكجي حتى الموت انهُ وزنهُ 50 باوند أخف منك |
| Sebastian Castellio: Calvin emin olduğunu söylüyor ve diğer mezhepler de öyle diyor. | TED | سيباستيان كاستيلو: كالفين قال أنه متأكد والطوائف الأخرى أيضًا تقول ذلك. |
| Deniz dünyasına yeni eklemeler müteahhit Calvin Bouchard'ın parlak fikirleridir. | Open Subtitles | الإضافات الجديدة إلى عالمِ البحرِ من بنات أفكار رجلِ الأعمال كالفين بوشارد |
| Bakalım Brody ve Calvin'i bulabilecek misin? | Open Subtitles | شاهدْ لو أنت يُمْكِنُ أَنْ تُحدّدَ مكان برودي أَو كالفين |
| Canım, buradan bir an önce kaçmaya çalışıyorum, ama her zamanki gibi, Calvin beni oyalıyor. | Open Subtitles | حبيبتي أحاول ان اخرج من هنا، لكن كالمعتاد، كالفين يبقيني هنا |
| Calvin Klein iç çamaşırı şovu ve siz benimle geliyorsunuz. | Open Subtitles | كلين كالفين لعرض الملابس و انتم سوف تأتوا معى |
| Burun kılı makası Calvin'ın hoşuna gider mi? | Open Subtitles | لذا تُفكّرُ كالفين هَلْ تَحْبُّ مقصّاتُ شَعرِ الأنفَ؟ |
| Geçen gece bir Calvin KIein modeliyle yattım. | Open Subtitles | الليلة الماضية كنت أنام مع نموذج كالفين كلاين. |
| Gerçekten. Biz savaş dostları gibiyiz. Calvin Klein bornozları içindeki savaş dostları. | Open Subtitles | حقاً, نحن مثل شركاء الحرب شركاء حرب بأرواب كالفين كلاين |
| Calvin bu işi sana bulmak için büyük riske girdi. | Open Subtitles | كالفين لا يريدك ان تدخل في المشاكل لهذا اعطاك هذا العمل يا رجل |
| Saç kesemeseydim Calvin bana iş vermezdi. | Open Subtitles | اقفل فمك ، جيمي كالفين لم يكن ليعطيني كرسيا اذا لم اكن قادرا على الحلاقة |
| Eğer Calvin kendi oğluna vermezse bu dükkanı bile devir alabilirim. | Open Subtitles | وربما سوف املك هذا المتجر اذا لم يعطيه كالفين لابنه |
| 79.Cadde ile Borsa Caddesi'nin kesiştiği yerdeki Calvin'in Berber Dükkanı'nı bilir misiniz? | Open Subtitles | أنت مألوف بدكانِ حلاق كالفين في تاسع وسبعونِ وتبادلِ؟ |
| Calvin'in yapmanı istediği o koca kıçını kaldırıp, biraz saç kesmen. | Open Subtitles | الذي كالفين يَحتاجُك لتُصبحُ مِنْ حمارِكَ السمينِ وقَطعَ بَعْض الرؤوسِ. |
| Benim iyi arkadaşım, işte buradaki kardeşimiz, Calvin. | Open Subtitles | هو صديقُي اللَطِيفُ، هذا الأَخِّ هنا، كالفين. |
| Calvin Hooper pazar günü metalik Honda Accord'unun çalındığını ihbar etmiş. | Open Subtitles | الاسم كالفين هوبر بلغ عن سرقة سيارته ليلة الاحد الماضي في فيرفاكس |
| "bu numarayı da yedin Calvin." | Open Subtitles | لا أستطيع أن أصدق بأنّك صدقت هذا، كالفين. |
| Kalvin'in T-Hücreleri 200 civarında, bu sayı enfeksiyonla savaşmak için yeterli. | Open Subtitles | خلايا "تي" لـ(كالفين) مئتان هذا يكفي لمقاتلة العدوى |
| Fakat bu durum, Lord Kelvin'in Şikago Sergisi'ne katılması ve işler haldeki alternatif akım sistemini görmesiyle tamamen değişmişti. | Open Subtitles | لكن ذلك تغير بشكل درامي حين حضر اللورد كالفين معرض شيكاغو ورأي التيار المتردد يعمل |
| Şöyle bir durum var Cal. Sana Cal diyebilir miyim? Seni tutuklarsam daha çok evrak işi yapmam gerekir. | Open Subtitles | كالفين القبض عليك يلزمني الكثير من كتابة التقارير لذا كل ما اريده منك الحقيقة |