| Harry Truman da atom bombasından yaralanmadan önce ucuz elbiseler satıyordu. | Open Subtitles | هاري ترومان كان يبيع بذلات رخيصة وانتهى به المطاف يلقي قنبلة ذرية | 
| Tyler, sabunların kalıbını 20 dolardan satıyordu mağazalara. | Open Subtitles | دنوت خطوه نحو القاع تايلر كان يبيع الصابون للمتاجر مقابل 20 دولار للقالب | 
| Kapı kapı dolaşarak size ne satıyordu merak ettim. | Open Subtitles | لذا فأنا أتساءل ماذا كان يبيع لك بالضبط؟ | 
| Futbol maçlarında, statta sürekli program satıyor. | Open Subtitles | كان يبيع الجداول في المدرجات أثناء مباريات كرة القدم | 
| Alman bir kasap seyyar arabasıyla "dachshund sausages" ismini verdiği şeyleri satıyormuş. | Open Subtitles | جزار ألماني كان يبيع ما يسمى السجق الهولندي من عربته القديمة | 
| Futbol oynandığı sırada, stadyumda bülten satardı. | Open Subtitles | كان يبيع الجداول في المدرجات أثناء مباريات كرة القدم | 
| Güzel bir kız ona jeton satarken bana gülümsedi. | Open Subtitles | هذه الفتاة جميلة، كما كان يبيع لها عربون، ابتسم في وجهي. | 
| Bir de Robbie eline alabildigi her seyi satmistir. | Open Subtitles | و روبي الذي كان يبيع أي شيء يستطيع وضع يده عليه | 
| Tumi yozlaşmıştı. Çocuklara uyuşturucu satıyordu. | Open Subtitles | تومي كان شخصا منحط، لقد كان يبيع المخدرات للأطفال | 
| Spor salonunda ki antrenör ki kendisi steroid satıyordu. | Open Subtitles | المدرّب في صالة الألعاب الرياضية الذي كان يبيع المنشطات | 
| Ardından babam uyuşturucuya geçti önceleri satıyordu ama sonra kullanmaya da başladı yoksa köle ticareti işine asla giremeyecekti. | Open Subtitles | ومن ثم دخل أبي عالم المخدرات في البداية كان يبيع ومن ثم بدأ يتعاطى ايضا والا ما كان دخل في مجال تجارة العبيد | 
| Uzay programımızın sırlarını satıyordu. | Open Subtitles | كان يبيع أسرارًا فيما يخصّ برامجنا الفضائيّة. | 
| Axmali Magadishu'dan aldığı nükleer tetikçileri El Soldat'a satıyordu. | Open Subtitles | اكسميل كان يبيع مشغلات مفاعل نووي التي حصل عليهم من مدغشقر الى سولدات | 
| Kitapevinde bedava interneti tek sefer için 5 dolara satıyordu. | Open Subtitles | كان يبيع الانترنت المجاني للناس مُقابل خمسة دولارات في متجر الكتب. | 
| Stoneham civarındaki gerizekalılara steroid satıyor. | Open Subtitles | حسنا، كان يبيع المنشطات إلى أولائك الأغبياء في ستونيهام | 
| Anlaşıldığı kadarıyla Çinlilere sırlarımızı satıyor olabilir. | Open Subtitles | والذي تبين انه ربما كان يبيع الأسرار للصينيين | 
| Dün geceden beri şeyhin mallarını bu blokta satıyor. | Open Subtitles | كان يبيع ممتلكات الشيخ في أرجاء المكان ليلة أمس | 
| Tutukladığın dondurmacı hap mı satıyormuş? Uyuşturucu yani? | Open Subtitles | بائع الآيس كريم الذي اعتقلتموه كان يبيع المخدرات صحيح ؟ | 
| Her türlü uyuşturucuyu satıyormuş. | Open Subtitles | لقد كان يبيع المخدرات و اشياء من هذا القبيل | 
| Kullanılmış parçaları yeni gibi satıyormuş. | Open Subtitles | كان يبيع قطع مستخدمة عأساس أنها جديدة | 
| Kalpsiz, 90'ların başında uyuşturucu satardı. | Open Subtitles | كان يبيع المخدرات في المآوي في أوائل التسعينات | 
| Chicoutimi'deki körling bonspiel'inin dışında Vachon keki satarken tanışmışlar. | Open Subtitles | الذي كان يبيع الكعك خارج ملعب بونسبيل في شيكوتيمي | 
| Bir de Robbie eline alabildigi her seyi satmistir. | Open Subtitles | و روبي الذي كان يبيع أي شيء يستطيع وضع يده عليه | 
| O bir karaborsacı ve parçaları yasadışı doku bankasına sattığını varsayalım. Kesimi kim yapıyordu? | Open Subtitles | لنقل بأنه كان يبيع الأعضاء بطريقة غير شرعية لمختبرات الأنسجة |