| Eşofman giymiyordu, ince çizgili bir takım elbise giyiyordu. | TED | ولم يكن يلبس هذه السراويل الرياضية القطنية، كان يلبس حلة مقلمة. |
| O adam bir Süpermen pelerini ve külotlu çorap giyiyordu. Senden daha çılgındı. | Open Subtitles | كان يلبس ثياب و جوارب سوبرمان إنه مجنون أكثر منك |
| Ve bir çeşit gri bir üniforma giyiyordu, ...tozlukları ve kepi vardı. | Open Subtitles | يعني شارب و كان يلبس بزة رمادية ذات أزرار و قبعة |
| Adamlardan biri, arkasında şirket logosu olan bir giysi giydiğini hatırladı. | Open Subtitles | أحد رجالنا تذكّر أنه كان يلبس حقيبة ظهر تحمل نوع من الشعار لشركة ما |
| Biz çok üzüldük.Bir sapka ile güneş gözlüğü takmış mıydı? | Open Subtitles | شعرنا بالحزن لأجله هل كان يلبس قبعة او نظارات شمسية؟ |
| Smokin giymişti. Gece için dışarı çıktığını kabul etmek durumundayız. | Open Subtitles | كان يلبس بدلة سهرات الواضح انه سيقضي المساء خارجا |
| Tetikçi polis gibi giyinmiş gerçek LAPD polisi değil. | Open Subtitles | الذي استطعت الوصول إليه أفترض أن القاتل كان يلبس كشرطي وليس تماماََ ثياب شرطة " نيويورك " ؟ |
| - Yine de bir iblis olabilir. - Paige tayt giyiyordu. | Open Subtitles | قد يكون مشعوذاً بايدج لقد كان يلبس جوارب |
| Öyle olduğunu sanmıyorum.Keten ayakkabı giyiyordu.İtalyan ayakkabısı,markası Forzieri'. | Open Subtitles | لا اعتقد ذلك كان يلبس احذية رجالية ايطالية نوع فورزرس |
| Bir gömlek giyiyordu ve göğüs uçlarını tamamen görebiliyordum. | Open Subtitles | كان يلبس ذاك القميص ، و كان بإمكاني رؤية حلماته |
| Takım elbise giyiyordu ama mimarlık bürosuna gitmedi. | Open Subtitles | كان يلبس بدلة, و لكنه لم يذهب إلى مكتب هندسي |
| Ayrıca o herif takunya ve fistan giyiyordu. | Open Subtitles | بالإضافة، هذا الرجل كان يلبس قباقيب خشبية و تنورة |
| Yani görünüşe göre saldırıya uğradığı zaman bunu giyiyordu. | Open Subtitles | أذن من الواضخ بأنه كان يلبس هذه عندما تمت مهاجمته |
| Nelson Kern öldüğünde Charlene kostümü giyiyordu. | Open Subtitles | نيلسون كيرن كان يلبس بدلة شارلين عندما قتل |
| Tüm zemin boyunca uzanan siyah bir şey giyiyordu. | Open Subtitles | في الواقع, انه كان يلبس شيئاً أسود, وكان يسحب على الأرض |
| Ama annemin evine giren adamla... aynı giysileri giyiyordu. | Open Subtitles | لكنه كان يلبس بالضبط نفس الملابس الشخص الذى اقتحم منزل امى |
| Gibbs adamın çelik yelek giydiğini düşünüyor. | Open Subtitles | جيبز كان متأكدا من أنه كان يلبس واقي للرصاص |
| Cübbesinin altında kırmızı mayo giydiğini biliyor muydun? | Open Subtitles | هل كنت تعلم أنه كان يلبس ثياب إغراء رجالية حمراء أسفل سترته ؟ |
| Bana ne giydiğini sorun. | Open Subtitles | اسألني ماذا كان يلبس |
| Peki. Lateks bir başlık takmış olabilir. Sado-mazoşizm fetişlerininki gibi. | Open Subtitles | حسنا، ربما كان يلبس قلنسوة عصارية، كملابس عبودية، تعويذة إس وإم |
| Greg dün de aynı gömleği giymişti. | Open Subtitles | جريج كان يلبس هذا القميص نفسه امس |
| John Lennon'ı vuran adamın Ninja Kaplumbağa gibi giyinmiş hali. | Open Subtitles | الشخص الذي اطلق النار على جون لينون كان يلبس مثل سلحفاة النينجا لا - |