| Bu süreçte, bir kaç tane sandalye yakmak zorunda kaldım, anlarsınız ya? | TED | على طول الطريق، لقد كان علي حرق كراسي قليلة .هل تعلم ؟ |
| insanlara çekiçle vura vura bir yerden sonra sandalye yapan marangoz gibi hissediyorsun. | Open Subtitles | لقد قضيت وقت كبير في قتل الناس، وبدأت تشعر وكأنك نجار تصنع كراسي. |
| İnsanlara çekiçle vura vura bir yerden sonra sandalye yapan marangoz gibi hissediyorsun. | Open Subtitles | لقد قضيت وقت كبير في قتل الناس، وبدأت تشعر وكأنك نجار تصنع كراسي. |
| Köşede bir kafe ve önünde sandalyeler olduğunu biliyordum, bu yüzden yola daha yakın olmak için sola doğru kaydım. | TED | كنت أعرف بوجود مقهى عند تلك الزاوية ولديهم بمقدمة المقهى كراسي لذا عدلت سيري إلى اليسار لأقترب من الشارع . |
| Onun için direk mağzaya gittik ve yüzlerce plastik sandalye aldık. sandalyeleri sokağa koyduk. | TED | لذا ذهبنا الى متجر للمعدّات واشترينا المئات من كراسي الحدائق ووضعنا هذه الكراسي على الشوارع |
| eski güzel eşyalar, birkaç koltuk ve kapı aldım. | Open Subtitles | أثاث عتيق جميل، بضعة كراسي .. و مجموعة أبواب |
| Biliyorsun yemekhanede oturmak için sandalye içki içmek için de bardaklar var. | Open Subtitles | أنت تعرف أن هناك كراسي للجلوس عليها وأحتساء الشراب مع هذه الفوضى |
| Tekerlekli sandalye resimli olanları. | Open Subtitles | الأماكن التي يلصقون عليها صور كراسي المقعدين |
| sandalye getirecekseniz, mobilyaları neden çıkarıyorsunuz? | Open Subtitles | حسناً, إذا ستحضرون كراسي للداخل لماذا تخرجون الأثاث للخارج؟ |
| Bana üç tane sandalye ve dâhili telefon bir de mümkünse, üç şekerli bir kahve. | Open Subtitles | أحضري ثلاثة كراسي ..وهاتف داخلي. وقهوة، بالسكّر إذا أمكن. |
| Bunlara göre tekerlekli sandalye yapmıyorlar ki. İşi bitti adamım. | Open Subtitles | لا يصنعون كراسي المعوّقين الصغيرة له لقد إنتهي أمره، يا رجل |
| Kırılan bilgisayarlar, pencereden atılan sandalyeler, kırık deney tüpleri. | Open Subtitles | الحاسبات المَكْسُورة، كراسي خلال النوافذِ، حطّمَ الكؤوسَ. |
| Yeni sandalyeler almaktan bahsediyordum ama döşemeyle uyumlu sandalyeler bulamadım. | Open Subtitles | كنت أنوي شراء كراسي جديدة ولكني لم أستطع أيجاد أي منهم علي هذا الغرار الطاولات والآرضية |
| Yeni sandalyeler almaktan bahsediyordum ama döşemeyle uyumlu sandalyeler bulamadım. | Open Subtitles | كنت أنوي شراء كراسي جديدة ولكني لم أستطع أيجاد أي منهم علي هذا الغرار الطاولات والآرضية |
| Tekerlekli sandalyeleri bu malzemeden yapmalılar. | Open Subtitles | يجب ان يصنعوا كراسي المقعدين من هذي المواد |
| Onlar daha iyi olmak için savaşıyor siz de burada durup boş yere bir kanepe ve birkaç koltuk için tartışıyorsunuz. | Open Subtitles | أنهم يقاتلون لأجل أيام أفضل وأنت هنا تجادل على أريكة وبضع كراسي |
| Bu araç tam aksesuarlı, radyo, katlanabilir koltuklar ve siyah cam. | Open Subtitles | لا لا هذه مجهزة تماما راديو ايه ام و اف ام, كراسي متحركة و نوافذ قوية |
| Bu kumaştan ofis sandalyesi olur mu bir bakın bakalım. | Open Subtitles | حاولوا أن تحولوا هذا النسيج إلى خط من كراسي المكاتب |
| Afrika'daki çocukların sizce koltukları var mı? | Open Subtitles | أتعتقدون أن الأطفال في أفريقيا لديهم كراسي ؟ |
| Son baktığımda birkaç masa ve sandalyemiz vardı. | Open Subtitles | تعلمين ان اخر مرة تأكد أنه لدينا طاولات و كراسي |
| Bu sandalye-- bu adamlar milyar dolarlık Aeron sandalyelerini bir sandalye satmanın ne demek olduğunu yeniden icat ederek sattılar. | TED | هذا الكرسي -- لقد باعوا ما قيمته مليار دولار من كراسي Aeron بإعادة إبتكار ما يعنيه شراء الكرسي. |
| Tüylü küpemle armut koltuklu minibüsümden de vazgeçmiştim. | Open Subtitles | كذلك لقد أزلت الأقراط وأيضًا تخلصت من الباص ذو كراسي القش |
| Yeni bir fotokopiye ihtiyacımız yok. Yeni koltuklara ihtiyacımız yok. | Open Subtitles | لا نحتاج ناسخة جديدة لا نجتاج كراسي جديدة |
| Neden hepimiz normal koltuklarda oturup bunu çözemiyoruz? | Open Subtitles | لمَ لا نجلس جميعاً على كراسي طبيعية ونحل هذا؟ |
| Beyefendi, şu hasır sandalyelerle ilgileniyoruz ama ücret olarak tam karşılığını vermek niyetinde değiliz. | Open Subtitles | سيدي, نحن مهتمّون بشراء كراسي الخوص, و لكن نحن تماما غير راغبين في دفع الثمن كاملًا. |
| İnsanların anlamasını istediğim şey, tasarımın şirin sandalyelerden çok daha fazlası, hatta ilk ve en önemlisi, hayatımızın çevresindeki herşey olduğudur. | TED | أريد الناس إن تفهم إن ذلك التصميم هو أكثر بكثير من كونه كراسي جذابة, إنه أولا وقبل كل شيء،كل ماهو حولنا في حياتنا. |