Biliyor musun, belki bunu anlaman zor fakat her şey şaka değil. | Open Subtitles | ربما يصعب عليك أن تفهم ذلك ولكن ليس كل شيء هو مزحة |
Burayı benim oğullarım işletiyor o yüzden her şey şirketten. | Open Subtitles | أبنائي تملك هذا المكان حتى كل شيء هو في المنزل، |
Bence her şey bir remiks ve yaratıcılığı ortaya çıkarmanın daha iyi bir yolu. | TED | أعتقد أن كل شيء هو ريميكس، وأعتقد أن هذا طريقة أفضل لإنتاج الإبداع. |
Her şeyin bir remix olduğü fikri, siz remixi yapan kişi haline gelene kadar sağduyu gibi duyulabilir. | TED | الآن، قد تبدو الفكرة القائلة بأن كل شيء هو ريمكس تفكيرا سليما حتى تكون أنت من يتم إنتاج ريمكس له. |
Her şeyin iyi gittiği bir gecede bulunduğunuz yeri küçültürsünüz. | Open Subtitles | في ليلة جيدة، وعندما يكون كل شيء هو الحق، هذا ينكمش المكان حيث أنت. |
Bunu bir düşünelim: Hidrojen ve biraz helyum dışında, yürüdüğünüz zemin, soluduğunuz hava, kendiniz, bütün her şey, yıldızların içinde yaratılmış atomlardan oluşmakta! | TED | فكر في هذا: باستثناء الهيدروجين وبعض الهيليوم، الأرض التي تمشي عليها، الهواء الذي تتنفسه، كل شيء هو مصنوع من ذرات تكونت داخل النجوم. |
Yaptığını söylediği her şey... senin boruyu çalmanı engellemek içindi... | Open Subtitles | كل شيء هو فعله، كل شيء قاله كان فقط لمنعك من نفخ البوق |
her şey aynıydı, kim olduğumu bilen kimse olmaması dışında. | Open Subtitles | كل شيء هو نفسه ما عدا أنه لم يعرفني أحد |
Yaptığımız ve düşündüğümüz her şey ...cinsellik için bir metafor değildir. | Open Subtitles | ليس كل شيء هو استعارة للنوازع الجنسية ومهما عملنا، فليس كل ما نفكر فيه هو الجنس |
Günümüzde her şey otomatik. | Open Subtitles | كل شيء هو آلي هذه الأيام لذا، قمت فقط بإقتحام نظام شركة الشحن |
Günümüzde her şey otomatik. | Open Subtitles | كل شيء هو آلي هذه الأيام لذا، قمت فقط باقتحام نظام شركة الشحن |
Sadece Lillian, her şey Lillian ile ilgiliydi. | Open Subtitles | أنه فقط الأمر مع ليليان كل شيء هو بشأن ليليان |
Uzun zamandır birlikte çalışmıyoruz ama bilmelisin ki her şey bir testtir Michael. | Open Subtitles | ربما أننا لم نعمل سوياً لوقت طويل ولكن عليك أن تعلم بحلول الآن أن كل شيء هو اختبار مايكل |
Sanki her şey olması gerektiği gibi. | Open Subtitles | مثل كل شيء هو الطريقة التي يفترض أن يكون. |
Anladık ki, uzun süre her şey sandığımız şey sadece daha büyük bir bütünün küçük bir kısmı, daha geniş bir evrenin küçük bir parçasıymış. | Open Subtitles | لقد وجدنا أن ما كنا نظن لوقت طويل أنه كل شيء هو مجرد جزء صغير من الكيان الأعظم، |
Yavru deniz aygırını bağlarsam belki... ama o zaman her şey boşa olur. | Open Subtitles | ما لم أوقع الفظ الطفل ثم كل شيء هو الشطب. |
Üzgünüm, Her şeyin bir sırası var. | Open Subtitles | أنا آسف. كما تعلمون، كل شيء هو في النظام. |
Son zamanlarda Her şeyin komplo olduğunu sanıyorsun. | Open Subtitles | أتعتقد أن كل شيء هو مؤامرة في الآونة الأخيرة |
Şey, kapının biri kapanır ve ötekisi açılır... o zaman işte, başına gelen Her şeyin yürüdüğün yolda... bir adım olduğunu ve seni bir başka şeye götüreceğini anlarsın. | Open Subtitles | ،حسناً، أحد الأبواب يُغلق فالآخر يكون مفتوحاً لذا، كل شيء هو خطوة ... على الطريق ويؤدي إلى أمر آخر |
Her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu anladım. | Open Subtitles | ...وأنا أدرك أن كل شيء هو بالضبط , الطريقة التي كان من المفترض أن يكون عليها. |
Her şeyin sizi tatmin edip etmediğini görmek isterim. | Open Subtitles | أنا ننظر لنرى إذا كان كل شيء هو رضاكم. |