| Küçükken bana hep burada kalmak için fazla zekisin derdin. | Open Subtitles | عندما كنت طفلاً اعتدتِ قول أنني ذكـي جـدًا لأبقى هنا |
| Hâlâ orada olmak ve bağlantıda kalmak için zaman zaman arkadaşlarıma, akrabalarıma, köyüme para gönderirim. Onlar benim benliğimin birer parçası. | TED | ومع ذلك من وقت لآخر أرسل النقود للأصدقاء والأقرباء وللقرية لأكون هناك، لأبقى على تواصل فهذا جزء من هويتي |
| 30 gün için gitmiştim ama biraz daha kalmam gerektiğini düşündüler. | Open Subtitles | دخلتها لأبقى ثلاثين يوما لكنهم رأوا أنني بحاجة إلى المزيد قليلا |
| Anne, bu süper güzel kahvaltıyı rüşvet vererek beni evde kalmaya ikna edemezsin. | Open Subtitles | أمـي لـن تقومـي برشوتـي لأبقى في المنزل بدل الذهـاب للجـامعة بطعـام فطـور رائـع جـدا |
| Herhangi bir başarı rozeti alacak kadar iyi, ek ders için çıkıştan sonra okulda kalacak kadar da kötü değildim. | TED | لم أكن جيدة بما فيه الكفاية لأحصل على نجمة ذهبية. ولم أكن سيئة أيضاً لأبقى في صفي. |
| kalırdım, ama midem hassastır. | Open Subtitles | كنت لأبقى و لكن لدى معدة ضعيفة |
| Ya gidip yaşamalı, ya da kalıp ölmeliyim. Gördüğün ışıklar gün ışığı değil. | Open Subtitles | لابد لي من الإنصراف لأبقى على قيد الحياة، أو أبقى وأموت |
| Sizinle daha fazla kalmayı isterdim, ama o rüzgar beni götürüyor. | Open Subtitles | كنت لأبقى معكم لفترة أطول ولكن تلك الريح تدفعني بعيداً |
| Yalnız kalmak için daha ne yapmam gerekiyor? | Open Subtitles | ماذا علي أن أفعل أكثر من ذلك لأبقى وحيدة؟ |
| Sağ kalmak için bunları yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كنت مضطرة للقيام بذلك لأبقى على قيد الحياة. |
| Buraya girebilmek için gerçekten çok çalıştım, burada kalmak için de bir o kadar çok çalışmalıyım... ..ve senin iyilikle ilgili havai teorilerinle vaktimi harcayarak bunu kaybetmeyeceğim. | Open Subtitles | لقد بذلت جهداَ عظيماَ لأصل هنا .. وعلىَ أن أبذل جهداً أعظم لأبقى هنا ولست على استعداد لأن أضيع كل هذا فى محراب نظرياتك الرومانسية عن الخير |
| Kendime bütün kalmam gerektiğini söyleyerek mantığa uygun hale soktum. | Open Subtitles | قمتُ بموازنة الأمر بإخبار نفسي أنني بحاجة لهذا .لأبقى وأركز |
| - Ne zamandır bunu düşünüyordum. Eve gitmem için milyonlarca, kalmam içinse tek bir sebep var. | Open Subtitles | هناك مليون سبب يجعلني أريد أن أذهب للبيت ولكن ليس لي إلا سبب واحد لأبقى |
| Neden buraya kardeşimle kalmaya geldim sanıyorsun? | Open Subtitles | لماذا تعتقد أنني أتيت إلى هُنا لأبقى مع شقيقتي ؟ |
| Bayan Cooper, gerçek şu ki ben burada kalmaya devam edemeyecek kadar korkak biriyim. | Open Subtitles | آنسة " كوبر " ، الحقيقة هى إننى أكثر من جبان لأبقى هنا بعد الآن |
| Onun için ne param, ne giysim, ne de kalacak yerim yok. Çıkıp gittim. | Open Subtitles | لهذا السبب لا أملك مالاً أو ملابس أو مكاناً لأبقى فيه لقد رحلت فقط هكذا |
| Öyle olmasa, tüm gece yanında kalırdım dostum. | Open Subtitles | وإلا كنتُ لأبقى طوال الليل يا صاح. |
| Burada kalıp aradım ama son Ahlak dersine gitmem lazım. | Open Subtitles | كنت لأبقى و أبحث عنه لكن عليَّ الذهاب لآخر صف لمادة الأخلاق. |
| Önce kalmayı istiyorsun... sonra kaçmak için can atıyorsun. | Open Subtitles | ... فى لحظة تترجيننى لأبقى و فى الأخرى تهربين منى |
| Belki de taraflı yaklaşıyorum ama eğer bu hikaye olmamış olsaydı hala bu ailenin uşağı olmazdım. | Open Subtitles | لعلي إنسان إنحيازي لكن لو أن تلك القصة لم تحدث، فلعلي لم أكن لأبقى خادماً للعائلة. |
| Ben döndüm ve bu sefer, kalıcıyım. | Open Subtitles | وهذه المرة انا هنا لأبقى |
| Seninle iyi arkadaş olmak için bir nedenim kalmaz. | Open Subtitles | ليسَ لديَّ سَبب لأبقى الصديقَ الطيب الذي أنا عليه لَك |
| Bu, hareket sırasında uyanık kalabilmek için Red Bull ve Diyet Kola'ya harcadığım paranın miktarı. | TED | وهذا مقدار المال الذي أنفقته شخصياَ على ريد بول وكولا دايت لأبقى مستيقظة خلال هذه الحركة. |
| Maxine Westlake'e taşındı ben de ona yakın olabilmek için buraya geldim. | Open Subtitles | ماكسين انتقلت إلى ويست لايك وأنا انتقلت هنا لأبقى بالقرب منها |