| Bence tropiklerde insanlar zevk için içiyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أنّ النّاس في المناطق الإستوائيّة المداريّة يشربون لأجل المتعة |
| Ben, zevk için değil bilgi için işkence yaparım. | Open Subtitles | بزماني، كنّا نعذّب للحصول على المعلومات، لا لأجل المتعة |
| Evlerini, ailelerini bırakıp, buraya zevk için... insanları öldürmeye geldiklerini mi zannediyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد بأنهم تركوا منازلهم وأهاليهم ويقتلوا الناس لأجل المتعة |
| Önce bize güneş ve eğlence için geldiğini söylüyorsun... | Open Subtitles | أولا قلتِ لنا بأنكم هنا لأجل المتعة والشمس, |
| Burası gelip kendinizi eğlence için, daha doğrusu sağlığınız için cezalandırdığınız yer. | Open Subtitles | هنا حيث تأتي وتعاقب نفسك لأجل المتعة أو بالأحرى، لصحتك |
| Utanmana gerek yok, bu sadece eğlenmek için. Tamam, tamam. Önemli değil o zaman. | Open Subtitles | بالله عليك , لا تكوني خجولة لأجل المتعة فقط |
| Çünkü ben onları eğlenmek için alıyorum. | Open Subtitles | أود أن أكون تحت تأتير واحدة لأجل المتعة. |
| Ve kana susamış korsanlar, sonunda aynı miktarda altın alacaklarını düşünseler bile zevk için oylamayla kaptanı güverteden atacaklardır. | TED | وكونهم قراصنةً متعطشين للدماء، لو وثق أيُ أحدٍ أنهم سيحصلون في النهاية على نفس المقدار من الذهب في كل الأحوال، سيصوتون لجعل القبطان يمشي على اللوح لأجل المتعة فقط. |
| Bir yavruyu, Tanrı aşkına. zevk için. | Open Subtitles | عجل صغيرة بالله عليكم لأجل المتعة |
| zevk için öldürmediğini sanıyordum. | Open Subtitles | إعتقدت أنك لا تقتل لأجل المتعة. |
| zevk için öldürmediğini sanıyordum. | Open Subtitles | إعتقدت أنك لا تقتل لأجل المتعة. |
| Sıska olan, seninle zevk için beraber olacağım. | Open Subtitles | سأضاجع النحيفة لأجل المتعة |
| İnsanlara zevk için zarar veriyor. | Open Subtitles | يؤذي الناس لأجل المتعة. |
| Vietnam'a sadece eğlence için gitmedik. | Open Subtitles | لم نذهب لـ "فيتنام" لأجل المتعة فقط |
| O kulübe eğlenmek için gitmiştik. | Open Subtitles | ذهبنا إلى النادي لأجل المتعة |
| eğlenmek için. | Open Subtitles | إنه لأجل المتعة |