| Fakat nihayetinde bazı sistematik nedenlerden ötürü bunun işe yaramadığı sonucuna vardım. | TED | ولكن وصلت في النهاية إلى استنتاج أنها لم تنجح فقط لأسباب منهجية. |
| Hiç kişisel olarak birinin, politik sebepler nedeniyle kısırlaştırmaya maruz kaldığına şahit oldunuz mu? | Open Subtitles | تعرّض بها شخصٌ للخصاء الجنسي لأسباب سياسية؟ |
| Koşularda baş dönmesi ve mide bulantısı gibi birkaç nedenden dolayı geride kalıyordum. | Open Subtitles | لقد سقطت عدة مرات من قبل لأسباب عديدة منها الاضطراب و دوار البحر |
| Bir sürü sebeb yüzünden komik. Bu şova gitmemiz lazım. | Open Subtitles | هذا مضحك لأسباب كثيرة ، يجب أن نذهب لهذا البرنامج |
| Davanın jürisiz yargılanması için jüriyi serbest bırakacağım, ve delilik sebebiyle "suçsuzluk" iddia edilecek. | Open Subtitles | سوف أصرف لجنة الملحفين إذن كمحاكمة عادية طالما الأمرُ قد حُسِم مع دافع متعمّد للقتل لأسباب تتعلق بالصحة العقلية حسناً ؟ |
| İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki bu yıllara kural dışı denmesinin bir çok sebebi var. | TED | و لذلك، لأسباب عدة، كانت تلك العقود بعد الحرب العالمية الثانية، اوقات تاريخية غريبة. |
| Bilesin diye söylüyorum, ona bunu yanlış nedenlerden ötürü yaptığını söyledim. | Open Subtitles | يجب ان اقول اني اخبرته انه يفعل هذا لأسباب خاطئه .. |
| Bunları yanlış nedenlerden ötürü yapsa da gerçek değil diye bir şey yok. | Open Subtitles | حتى إن كان يقوم بالامر لأسباب خاطئة هذا لا يعني أنها ليست الحقيقة |
| Brezilya ve Japonya'da, eşsiz kültür ve dilbilimsel nedenlerden ötürü. | TED | في البرازيل واليابان، لأسباب تندرج تحت تفردهم الثقافي واللغوي |
| Irkı nedeniyle hastaneye yatışı reddedildi. | Open Subtitles | ولقد رفضوا ايداعها فى تلك المستشفى لأسباب عنصرية |
| Washington Askeri Savcılığında göreve atanmanı sağlayacağım... ..sağlık sorunların nedeniyle. | Open Subtitles | سأتركك تقدّم طلب للحصول على إعادة المهمة إلى ممثل النيابة العامة الجنرال كوربس لأسباب المرض. |
| Evet, ama her zaman başka nedenlerden dolayı, her zaman terörü... | Open Subtitles | ، نعم، لكن دائما لأسباب الأخرى . . دائما مع الإرهاب |
| Yasal sebepler yüzünden bir Sentetik kendi kendini kontrol edemez. | Open Subtitles | لأسباب قانونية، هي الاصطناعية الأجهزة لا يمكنها القيام بفحص الذاتي |
| Güvenlik sebebiyle, hepiniz de bu işin peşini bırakacaksınız. | Open Subtitles | لقد سمحنا لكم جميعاً بالمغادره لأسباب أمنيه |
| lKatilin bu şarkıyı dinlememizi istemesinin sebebi... müzik aşkı değil herhalde. | Open Subtitles | من الواضح أن القاتل يريد منا أن نستمع لتلك الأغنية لأسباب أخرى غير الولع بالموسيقى |
| biyopsiyle ispatlanmış prostat kanseri olan ve daha önce çalışmayla ilgisiz nedenlerle ameliyat yapılmamasına karar verilmiş 90 erkeği aldık. | TED | تم إدراج 90 رجل شُخص لديهم سرطان البروستات والذين إختيروا لأسباب لا علاقة لها بهذه الدراسة لعدم عمل العملية لهم. |
| Hiç sebep yokken suç oranı fırlıyor. | Open Subtitles | تتصاعد فجأة معدلات الجريمة لأسباب مجهولة |
| Sadece karısını terk etmeyeceği için değil, bir sürü nedeni var. | Open Subtitles | لا,ليس فقط لأنه لم يتخلى عن زوجته. تركت العمل لأسباب عديدة. كان يتوجب عليّ فعل هذا. |
| Bir çok basit nedenden ötürü isyan ederiz örneğin nefes alamamaya başladığımızda. | Open Subtitles | نحن ببساطة ثورة ... لأنه, لأسباب كثيرة ... لم نعد نستطيع التنفس. |
| Özür diliyorsun ama... - ...yanlış sebepten ötürü özür diliyorsun. | Open Subtitles | الآن أنّكِ تعتذرين لكنكِ تفعلين ذلك لأسباب خاطئة. |
| Çok, pek çok iyi nedenle, ışığın bir çeşit dalga olduğu açıktır | Open Subtitles | كان واضحا لأسباب عديدة، العديد من الأسباب الوجيهة، ذلك الضوء كان نوع من الموجه. |
| Bu hikâyenin ana fikri, sağlık nedenlerinden ötürü kilo vermeye başladım. | Open Subtitles | و أشر إلى أن القصة ، بدأت فقدان الوزن لأسباب صحية. |
| Herkesin diğer insanlar ile ilişkileri vardır ve bu ilişkilerle ilgilenmeleri için çeşitli sebepleri vardır. | TED | الجميع لهم علاقات تربطهم بالآخرين، وهم مهتمون بتلك العلاقات لأسباب عديدة |
| Parayı böyle yüce sebeplerden ötürü istediğini öğrenince daha çok üzüldüm. | Open Subtitles | تعرفين,خاصة أنه الان اعرف انك أردت أن تستخدمي المال لأسباب نبيلة |