| Size anahtarı vermeye ve çocuğa zarar gelmeyeceğine dair sözünüze güvenmeye hazırım. | Open Subtitles | أنا مُستعد لأعطيك المفتاح، وأضمن كلمتك بأن الفتى لن يصيبه أي مكروه. |
| Size anahtarı vermeye ve çocuğa zarar gelmeyeceğine dair sözünüze güvenmeye hazırım. | Open Subtitles | أنا مُستعد لأعطيك المفتاح، وأضمن كلمتك بأن الفتى لن يصيبه أي مكروه. |
| Haber vermeden müzik vermek için evine geldiğimde bu seni telaşlandırıyor öyle mi? | Open Subtitles | إذًا, لو أنني أتيت لمنزلك دون إذن مسبق لأعطيك بعض الموسيقى أمرُ يزعجك؟ |
| Size ortalığa bakınma ve adamı tanıma fırsatı vermek için. | Open Subtitles | لأعطيك فرصة لتفتش المكان و لتكوَن فكرة عن الرجل |
| "benden bu kadar ve verecek hiçbir şeyim kalmadı" | Open Subtitles | لم يتبق لدي شيء و ليس لدي شيء لأعطيك إياه |
| Bunu bir tişörte basıp sana vereyim mi? | Open Subtitles | أتريديني أن أضع ذلك على قميص لأعطيك إياه ؟ |
| Harap edeceğini bilseydim, sana lanet şeyi vermezdim. | Open Subtitles | لم أكن لأعطيك الشئ اللعين إذا كنت اعتقد أنك سوف تفسده |
| Something's Got to Give'in üstünde sanki kara bulutlar dolaşıyordu. | Open Subtitles | غمامة قاتمة قد خيمت على فيلم ـ لدي شيء لأعطيك |
| Sana müjde vermeye geldim. | Open Subtitles | فقط جئت لأعطيك أخبار جيدة زوجة المزارع أصبحت بخير |
| Yola çıkmadan önce bana bir soru sormuştun. Onun cevabını vermeye geldim. | Open Subtitles | سألتني سؤال قبل أن أغادر لقد أتيت لأعطيك الإجابة |
| Bahçe işleriyle ilgili sorduğun sorulara cevap vermeye geldim. | Open Subtitles | لقد جئت لأعطيك الإجابة عن سؤالك .من اجل زراعة الحديقة التي لديك |
| Aslında sana tapuyu vermeye gelmiştim ama geldiğim gün evde yoktun. | Open Subtitles | في الواقع أتيت إلى هنا لأعطيك صك الملكية و لكن في يوم حضوري كنت خارج المنزل |
| Sana bazı rehineler hakkında bilgi vermek için geldim. Umalım ki verdiğim bilgilerin bir faydası olsun. | Open Subtitles | أتيتُ لأعطيك بعض المعلومات عن بعض الرهائن، فقد تراها نافعة |
| Ben sana biraz yalnızlık vermek için, evimde kalacağım. | Open Subtitles | سأذهب وأقضي بعض الوقت في شقتي لأعطيك بعض الفراغ، همم؟ |
| Ama bu orkideyi vermek için geldim, görünüşe göre yeni bir evde iyi şans demekmiş. | Open Subtitles | لكني قدمت إلى هنا لأعطيك هذه الزهور. على ما يبدو أنه يجلب حظ جيد للمنزل الجديد. |
| Sana görevini vermek için geldim. 10 ya da 100 hindiyi kurtarmak için değil! Hepsini kurtarmak için! | Open Subtitles | و أنا هنا لأعطيك مهمة , لن تنقذ 10 ولا حتى 100 بل جميع الروميات |
| Sana verecek bir şeyim yok, ...fakat ışığı açmaya gittiğinde o düşecek ve işte o zaman beni hatırlayacaksın, çünkü ben kırdım onu ve sana söylemek istemedim. | Open Subtitles | لا يوجد لدي شيء لأعطيك اياه .. لكن ستتذكريني عندما تذهبين لإشعال النور و تتناثر لأني كسرته ولم أود اخبارك |
| Ama yine de seni götüremem çünkü sana verecek bir silahım yok. | Open Subtitles | مع ذلك لا يمكنني أن آخذك لأنه ليس لدي سلاح لأعطيك |
| Oxy'lerini satıp, parayı sana mı vereyim? | Open Subtitles | أبيع حبوبهم لأعطيك المال ؟ سيقتلوني |
| Sağlam bir ip ucun olduğunu düşünmesem apaçık bir yozlaşma davası olmasaydı bu operasyona izin vermezdim. | Open Subtitles | إذا لم أعتقد أنه لديك أثر قوي فيما يمكن أن تكون هناك قضية فساد كبيرة لم أكن لأعطيك إذن المتابعه |
| Üç hafta önce, bir şans daha vermem için yalvarıyordun. | Open Subtitles | قبل ثلاثة أسابيع ، كنت تتوسل إليّ لأعطيك فرصة أخرى |
| "Ve yapabilseydim, parmaklarımı göğsüme... "daldırıp kalbimi koparır ve sana verirdim. | Open Subtitles | ولو كنت أستطيع لأدخلت أصابعي في صدري منتزعة قلبي لأعطيك إياه |
| İstediğim en önemli şey Reuben'in oteldeki hissesini geri almasıdır. | Open Subtitles | ما أريده هو .. أهم شيئ أريده أن يستعيد روبن نصيبه في الفندق أنا هنا لأعطيك فرصة لتفعل ذلك |