| Albay, bunu yapmanızın nedeninin onu diğerlerinden uzak tutmak olduğunu biliyorum ama karantina uzun vadede bir çözüm değil. | Open Subtitles | كولونيل أنا أعرف انك تفعل هذا لإبقائها بعيده عن الأخرين ولكن الحجر الصحى ليس بحل طويل المدى |
| Onu hayatta tutmak için elimizden geleni yaptık. | Open Subtitles | فعلنا كلّ ما بوسعنا لإبقائها على قيد الحياة |
| Onu ömür boyu annesinin kanatları altında mı tutmak istiyorsunuz? | Open Subtitles | تودين المحاولة لإبقائها تحت جناح أمها لبقية حياتها؟ |
| Merakının dışında kadını hala baypasta tutmanın bir sebebi var mı? | Open Subtitles | عدا الفضول، ألديك سبب آخر لإبقائها علي الجهاز؟ |
| Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim. | Open Subtitles | وأنا الوحيد السريع كفاية لإبقائها على قيد الحياة |
| - İnancınız, rüşvet almanıza izin vermiyorsa, beşliği onun kalması için kabul edin. | Open Subtitles | يجب أن يحرم أخذ الرشوة فهذه قيمة خمسة لإبقائها |
| Havada tutmak için yeterli güç yok. | Open Subtitles | ليس هناك ما يكفي من القوة لإبقائها في الهواء |
| Onu canlı tutmak için şovu iptal ettin. | Open Subtitles | لذلك قمت بإلغاء العرض لإبقائها على قيد الحياة. |
| Yani tek yapmamız gereken, o hızı düşük tutmak ve onu tutabiliriz. | Open Subtitles | إذن إيجاد طريقة لإبقائها بطيئة وهذا سيكفي للقبض عليه |
| Bu onu hayatta tutmak için kan olmadan yeterli değil. | Open Subtitles | لا يكفي لإبقائها على قيد الحياة بدون دمها |
| Pekâlâ, onu stabil tutmak için ne yapabiliriz? | Open Subtitles | حسناً. مالذي بامكاننا فعله لإبقائها مستقرة إذاً؟ |
| Ateş sallarının patlamalarını uzak tutmak için zincirlenerek korunuyorlar. | Open Subtitles | إنها مؤمنة بالسلاسل والقنابل لإبقائها بعيدًا عن مرمى النيران |
| Bunu gizli tutmak konusunda çok katılar. | Open Subtitles | إنهم صارمين للغاية لإبقائها تحت طى الكتمان |
| Gel gelelim ki benimle buradasın özellikle onu hayatta tutmak için hayatını tehlikeye atarak. | Open Subtitles | وحتى الآن هنا أنت، المخاطرة أساسا حياتك أن أكون هنا معي من أجل لإبقائها على قيد الحياة. |
| Merakının dışında kadını hala baypasta tutmanın bir sebebi var mı? | Open Subtitles | عدا الفضول، ألديك سبب آخر لإبقائها علي الجهاز؟ |
| Evet, eğer onu stabil tutmanın bir yolunu bulamazsam o yine de ölebilir. | Open Subtitles | نعم ؛ ما تزال كذلك إذا لم أجد وسيلة لإبقائها سليمة. |
| Ya şirketi ailede tutmanın bir yolu varsa? | Open Subtitles | ماذا لو كانت هُنالك طريقة لإبقائها في العائلة؟ |
| Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim. | Open Subtitles | وأنا الوحيد السريع كفاية لإبقائها على قيد الحياة |
| Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim. | Open Subtitles | وأنا الوحيد السريع كفاية لإبقائها على قيد الحياة |
| Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim. | Open Subtitles | وأنا الوحيد السريع كفاية لإبقائها على قيد الحياة |
| Bir çok gıda taze kalması için takviyeye ihtiyaç duyar. | Open Subtitles | الكثير من الأطعمة تتطلب وضع مادة مضافة لإبقائها طازجة |
| Lexi'inin güvende kalması için oraya gönderilmesinin pek bir mantığa yarar yanı yok. | Open Subtitles | إرسال ليكسي هناك لإبقائها آمنة.. حسنا، هذا غير منطقي |
| Onu canlı tutabilmek için yapabildiğimiz herşeyi sonuna kadar yapmamız gerekir. | Open Subtitles | إلى ذلك الحين، علينا أن نبذل كل ما في وسعنا لإبقائها على قيد الحياة |