"لا مفر" - Traduction Arabe en Turc

• kaçınılmaz
• Olmaz
• Kaçış yok
• Acı yok
• Buradan çıkış yok
• kaçınılmazdı

Başarısızlık kaçınılmaz olduğunda, yalan söyleyin, inkar edin ve suçu başkalarının üzerine atın.
عندها يكون الفشل لا مفر منه فأنت ستكذب وتنكر وتضع اللوم على الآخرين

Yoksa kaçınılmaz başarısızlığı ikisi için de bir acının kaynağı mı olacak?
أم أن فشلها الذي لا مفر منه سيظهر أنه مصدر تعاسة لكليهما؟

Çöl bizim yüzümüzden kaçınılmaz olandır ve bu gerçeğin ta kendisi kardeşim.
القفار أمر لا مفر منه بسبب من نحن وهذا هو الواقع أخي.

Olmaz! Tanrı hoş görmez bunu.
على امر نعلم لا مفر منه ان هذا المسلك لاثم الى السماء

Adli tıbbın kararında eksik Olmaz.
الحكم على تقرير الطبيب الشرعي لا مفر منــة

Korkarım ki Ramsgate'den Kaçış yok.
لا مفر من رامسغيت

Bizim gelinimiz olmak? Acı yok.
لتكوني عروستنا لا مفر

Buradan çıkış yok.
لا مفر منه

Bu kadar çok ilişkinin olması kavgaları kaçınılmaz kılar.
كثرة هذه العلاقات تجعل الشجارات أمرا لا مفر منه.

Sorunlar kaçınılmaz ve çözümler de sırası geldiğinde çözümlenecek yeni sorunlar doğurur.
المشاكل لا مفر منها والحلول تخلق مشاكل جديدة والتي يجب حلها في المقابل.

Bu kaçınılmaz, korkunç ama benim gerçekten konuşmak istediğim şey İnsanların öldükten sonra arkalarında bıraktıklarıyla büyüleniyor olmam.
رغم أنه لا مفر منه، رهيب، لكن ما أريد الحديث عنه في الواقع أنا مفتونة بالتركة التي يخلفها الناس بعد موتهم

Mültecilerin kaçınılmaz bir harcama olacağı veya toplumun sırtına yük olacağı konusunda toplu bir varsayımımız var.
نحن نميل الى افتراض جماعي بأن اللاجئين هم تكلفة لا مفر منها أو عبئا على المجتمع.

Sadece iki yıl önce İran ile savaş kaçınılmaz değil miydi?
ألم يكن ذلك فقط قبل عامين حيث كانت تبدو الحرب مع إيران لا مفر منها؟

Tıpkı sizin içecek hazırlamanız veya pasta yapmanız gibi bazı hava baloncuklarının o mürekkep içinde sıkışması kaçınılmaz.
لكن كما هو الأمر عندما تصنع شرابًا أو تخبز كعكة، لا مفر أن بعض فقاقيع الهواء ستعلق داخل ذلك الحبر.

Asıl harika olan görsel çevremizi kaçınılmaz olarak algılıyoruz. Aslında böyle değil.
ولكن ما هو حقا رائع هو ان نأخذ بيئتنا البصرية كما لا مفر منها. وانها ليست كذلك.

Ya İngiliz darağacına çıkar, ya da İspanyol kılıcını yer ama bu kaçışı Olmaz, sen de biliyorsun.
إما بواسطة حبل المشنقة الإنجليزي أو السيف الأسباني، الأمر لا مفر منه وأنت تعلم ذلك.

Gelecek bizi bekliyor. Bundan kaçmak Olmaz değil mi?
المستقبل ينتظر، لا مفر من المستقبل.

Kaldırın! Peki. Ama gerçekten kaçış Olmaz.
-حسناً ، لكن لا مفر من الحقيقة

Bundan Kaçış yok.
وهو أمر لا مفر منه

Avcıdan Kaçış yok!
لا مفر من صياد مطاردة.

Acı yok.
لا مفر

- Buradan çıkış yok.
لا مفر.

Eşsiz hastalığın sebebiyle. Bu kaçınılmazdı.
نظرا للكم فتنة فريدة من نوعها ، انه كان لا مفر منه.