| konuşmuyor bile, kızım. Bence bu çocuğun gerçekten bir sorunu var. | Open Subtitles | إنه لا يتحدث حتى, أعتقد أن هنالك خلل بذلك الفتى بحق |
| Bir şeyler bilen insanlar ya ölü ya da konuşmuyor. | Open Subtitles | وأي أحد يعرف شيئاً إما ميت , أو لا يتحدث. |
| Ama her nasılsa, telefonunuzu alan adam hakkında kimse konuşmuyor. | TED | وبطريقة ما، يأتي وقت لا يتحدث فيه أحدٌ عن ذلك الشخص الذي كان يقوم بانتزاع الهاتف. |
| Anlamıyorum. Bir baba nasıl olur da oğluyla bu kadar süre konuşmaz? | Open Subtitles | انا لا افهم كيف لوالد ان لا يتحدث لابنه طوال هذا المده؟ |
| Toni, biliyorsun. İngilizce'yi çok iyi konuşamıyor. | Open Subtitles | توني انت تعرف أنه لا يتحدث الأنجليزية بشكل جيد |
| Başka bir menajerle konuşmayan bir dövüşçün olduğunu bilmek isteyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | ظننتُ أنك ربما تريد معرفة أن أحد رجالك لا يتحدث لمدير آخر بالخارج |
| Bir kaç dakika mesafede doğmasına rağmen, sadece Almanca konuşur. | Open Subtitles | مع أنه ولد على بعد دقائق من هنا إلا أنه لا يتحدث سوى الألمانية |
| EV: O seninle konuşmuyor fakat o telefonda | TED | صوت الكتروني: هو لا يتحدث إليك، بل يتحدث إلى هاتفه. |
| Tabii, hiç kimse bu alanda konuşmuyor. Ama bunun, şu an ile kasım arasındaki zaman zarfında mümkün olacağına inanıyorum. | TED | الآن، لا يتحدث أحد عن هذا النطاق. ولكني أعتقد أنه بين الآن وشهر نوفمبر، من الممكن |
| Bilmedikleri şey, robotun onların dediklerini anlamaması ve robotun İngilizce konuşmuyor oluşuydu. | TED | لكن مالم يعرفوه هو، أن الروبوت لا يفهم اي كلمة مما يقولون، وأن ذلك الروبوت لا يتحدث اللغة الإنجليزية. |
| O konuda asla konuşmuyor, elbette, ama o kolu kanadı kırık bir adam. | Open Subtitles | أنه لا يتحدث عن ذلك أبداً بالطبع , أنه رجل محطم |
| O konuda asla konuşmuyor, elbette, ama o kolu kanadı kırık bir adam. | Open Subtitles | أنه لا يتحدث عن ذلك أبداً بالطبع , أنه رجل محطم |
| İngilizce hiç konuşamıyor ayrıca japonca'yı da fazla konuşmuyor. | Open Subtitles | هو مترجمي في هذا الاستجواب. لدينا فتى لا يتكلم أي الانجليزية. فهو لا يتحدث كثيرا اليابانية ايضآ. |
| Kusura bakma Clerici, ama hakiki faşist böyle konuşmaz. | Open Subtitles | اعذرني كليريسي ولكن الفاشي الحقيقي لا يتحدث مثلما تتحدث |
| Ne yazık ki bizimle o kadar fazla konuşmaz. | Open Subtitles | إنه لا يتحدث معنا كثيرا، وهذا ما يدعو للأسف |
| O da çok konuşmaz, ikimiz için de en iyisi bu sanırım. | Open Subtitles | انه لا يتحدث كثيرا , لذا أظن أن هذا الأمر مضى جيدا لكلينا |
| Kaba sakallı, uzun saçlı, konuşmayan biriyle. | Open Subtitles | ذو لحية كبيرة و شعر كثيف و لا يتحدث البتة |
| Bazıları randevulara geç geliyor, bazısı İngilizce bilmiyor ve bazıları ise talimatları uygulamakta zorluk yaşıyor. | TED | بعضهم يتأخر عن المواعيد، والبعض لا يتحدث الإنكليزية، والبعض يصعب عليه اتباع التعليمات. |
| Buradan okuyabilirsin ve yazabilirsin ama kimse yinede latince konuşamaz. | Open Subtitles | يمكنك أن تقرأ وتكتب هنا لكن لا يتحدث احد اللاتينيّه |
| Ravi sadece gitmekten söz etmez. | Open Subtitles | رافي لا يتحدث عن السفر |
| Bu sırada, hiçbiriniz basına konuşmayacak. | Open Subtitles | وإلى ذلك الوقت لا يتحدث أحداً منكم إلى الإعلام |