| Şekli hiç değişmez yine de, ışığın yönüne göre farklı şekillerde görünür. | Open Subtitles | ,شكله لا يتغير أبدا ,ومع ذلك يبدو مختلف اعتمادا على زاوية الضوء |
| Model ve duygular kafamızda, gerçeklik ise dış dünyada. değişmez; çünkü gerçek. | TED | إحساس و نموذج في فكرنا، حقيقة في العالم الخارجي. لا يتغير; إنها حقيقة. |
| Eddie için gerçek, ancak değişmeyen, her zaman sabit kalandır. | Open Subtitles | الواقع بالنسبة لإيدي هو فقط الذي لا يتغير, الثابت بشكل تام |
| Sanırım hayatta değişmeyen tek şey, | Open Subtitles | اعتقد ان الشيء الوحيد الذي لا يتغير في الحياة |
| Kumun aktığı boğaz öylesine dar ki... üstteki kum seviyesi başlangıçta... sanki hiç değişmiyor. | Open Subtitles | الفتحة التي تمر من خلالها الرمال ضيقه جدا تبدو للوهلة الاولى كما لو أن المستوى في الزجاج العلوي لا يتغير ابدا |
| Hova, iksirin renk değiştirmesi gerekiyordu. Rengi değişmiyor. Rengi değişmiyor! | Open Subtitles | الخلطة المفروض أن يتغير لونها لا يتغير لونها , لا يتغير لونها |
| Filmin bağımsız bir bölümü zamanın akışını değiştirmez veya zamanı kapsamaz; ancak parçaların birlikte dizilişiyle ortaya çıkan bir varlıktır. | TED | لا يتغير إطار واحد في الفلم أو يحتوي على تغير الزمن، ولكنها خاصية تأتي من كيف تلتصق القطع مع بعضها. |
| Zamansız ve mükemmel dünya asla değişmez, fakat ölüdür. | Open Subtitles | العالَم الكامل والصالح لكل زمان لا يتغير أبداً، لكنه يموت. |
| Eh, bu sınavı geçen sene de olmuştum. Cevap anahtarı asla değişmez. | Open Subtitles | أديت هذا الاختبار العام الماضى، مفتاح الإجابة لا يتغير ابدا: |
| Yine de sen sefilsin, çatına birkaç ışık koymakla bu değişmez. | Open Subtitles | لا زلت مخفقاً وهذا لا يتغير لأنك وضعت بعض الانارة على السقف |
| Benim için güzelliğin ilk gördüğüm günkü gibi... asla değişmez. | Open Subtitles | جمالك كما هو لا يتغير أبداً لإنه أبدي |
| Bir insan, hakkında daha fazla şey öğrendin diye değişmez. | Open Subtitles | لا يتغير الإنسان لأنك عرفت أكثر |
| Bak tatlım, seni seviyorum ama değişmeyen biri varsa o da sensin. | Open Subtitles | انظري ، يا عزيزتي أنا أحبك ولكن الشخص الوحيد الذي لا يتغير هنا هو أنت |
| Hiç değişmeyen, bir korku ve işkence anında mahsur kalmış, ...ama ya öyle değilse? | Open Subtitles | الذي لا يتغير أبدا عالقا في لحظةٍ من الخوف و العذاب لكن ماذا لو أنها ليست كذلك |
| değişmeyen kazancım. Tanrım, bu gerçekten saçma bir şey. | Open Subtitles | دخلي الذي لا يتغير ابدا هذا مثير للسخريه |
| Bilmiyorum. Yeterince değişmeyen bir şeyler hakkında bir konuydu. | Open Subtitles | لا أعرف، شيء حول لا يتغير بما يكفي. |
| değişmeyen tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء واحد لا يتغير. |
| Çocuklar hiç değişmiyor. Hep beyin yerine patates taşıyorlar. | Open Subtitles | لا يتغير الأطفال قط، دائماً أغبياء كالبطاطا |
| Pekâlâ, belki Ralph değişmiyor olabilir ama Walter kesinlikle değişiyor. | Open Subtitles | حسناً , رالف ممكن أنه لا يتغير لكن من المؤكد بأن والتر يفعل |
| Görüyorsun ki doğruyu söyleyerek dünya değişmiyor. | Open Subtitles | كما ترى، العالم لا يتغير بقول ما هُو صائب فحسب. |
| Biliyorum, ama bu dışarıda birilerinin masum insanlar üzerinde deney yaptığı ve onları öldürdüğü gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | أعلم , ولكن ما الذي لا يتغير أنه لايزال شخصاً ما هناك بالخارج يجري التجارب على الأبرياء |
| Üniforma kıdemimin düşmesi hiçbir şeyi değiştirmez. | Open Subtitles | هذا لا يتغير فقط كوس لقد انخفض حجم دعوى. |
| Parça ya da bütün olması tadını değiştirmez. | Open Subtitles | لا فرق الطعم كما هو لا يتغير. |