| Bunu bulmak için çok uzun bir yol katettin, değil mi doktor? | Open Subtitles | أضطررت أن ترحل مسافه طويله لتجده أليس كذلك يا دكتور ؟ |
| Her şeye rağmen, onu bulmak için evrenin bir ucundan geldi. | Open Subtitles | بغض النظر عن أنها سافرت عبر الكون لتجده .. |
| Ya da belki çünkü bulmak için bir şey yok. | Open Subtitles | أو ربما لا يوجد هناك أي شيء لتجده |
| Ama onu bulmana yardım edebilirim. | Open Subtitles | لا أعرف لكن يمكننى مساعدتك لتجده |
| Onu bulmana yardım edebilirim. | Open Subtitles | يمكنني مساعدتك لتجده |
| Güvenlik sistemini geçip onu bulması için yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالت أنها تحتاج لإختراق نظامه الأمنى لتجده. |
| Böylece, CTU'nun onu bulması için daha fazla zamanı olur. | Open Subtitles | حتي يتاح للوحدة وقت أطول لتجده |
| Pekala dinle. Onu bulmak için iki saatin var. | Open Subtitles | حسناً، اسمع أمامك ساعتان لتجده |
| Tamam,o zaman, bulmak için yarına kadar vaktiniz var. | Open Subtitles | موافقه' حسناً, لديك حتى يوم غداً لتجده |
| Onu bulmak için en olmadık yerlere bakarsınız. | Open Subtitles | انت تبحث في المكان الغير مناسب لتجده |
| Onu bulmak için, ne gerekiyorsa yap. | Open Subtitles | و افعل ما بيدك لتجده |
| Şimdi onu bulmak için ne yapman gerekiyorsa yap. | Open Subtitles | و افعل ما بيدك لتجده |
| Onları bulmak için benim vücudumu kullanıyorsun. | Open Subtitles | لقد استخدمت جسدى لتجده |
| Hetty'nin gittiği yer burası. Onu bulmak için. | Open Subtitles | الى هنا ذهبت (هيتي) لتجده |
| NSA'ya Sierra'nın geleceğini söyledin böylece onlar da bulması için bu dosyayı yerleştirdi. | Open Subtitles | لقد حذرت وكالة الأمن القومي أن (سييرا) كانت قادمة حتى يمكنهم وضع ملفٍ لها لتجده |
| Ona bulması için bir şey bırakmış. | Open Subtitles | "{\pos(190,230)}"ترك لها شيئًا لتجده |