| Sana yalvarıyorum, lütfen işleri düzeltmek için bir tek şansın var. | Open Subtitles | أتوسل إليك .. أرجوك لديك فرصة واحدة لوضع الأمور بنصابها الصحيح |
| öyleyse, senin şimdi ikinci bi şansın var adamım, ne yapmak istiyosun? | Open Subtitles | حسنا , انا الان لديك فرصة اخرى ماذا تريد ان تفعل ؟ |
| Her gün pratik yapma şansın var, komşu çevrende ve ötesinde. | TED | كل يوم لديك فرصة لتمارس في منطقتك وخارجها. |
| İlk patlamadan kurtul, ve daha iyi bir şansın olsun. | Open Subtitles | انجو من الجولة الأولى و ستكون لديك فرصة معتبرة للنجاة |
| Blaisdell olmadan en ufak bir şansın yok. | Open Subtitles | ليس لديك فرصة لو تَركتَ بليسديل يساعدُك. |
| Şimdi bir şey yapma fırsatın var... Bütün o söz verdiğin... | Open Subtitles | و الآن لديك فرصة لتفعل شيئاً وتلبى كل هذه الوعود |
| Kendini kurtarmak için yalnızca bir şansın var. Peki her maçın gerçek sonucu ne? | TED | لديك فرصة وحيدة لإنقاذ نفسك، لذا ما هي النتيجة الحقيقية لكل مباراة؟ |
| Şahinlerle bile daha çok şansın var. Seni asla zarif-yüz diye çağırmayacak! | Open Subtitles | لديك فرصة اكبر مع الصقور فهي لن تناديك بذو الوجه الجميل |
| Yaşamak için tek şansın var. Öğrenmek istediğimi söyle, seni bırakırım. | Open Subtitles | لديك فرصة واحدة للحياة أخبرينى بما أريد معرفته وسأدعك تذهبين |
| Beni pek saygıdeğer bulmaz. Ama sen sanırım, senin bir şansın var. | Open Subtitles | لا يجدني محترماً لكن، أنت، أظن أن لديك فرصة |
| Tek şansın var. Onları geçince arkan dönük kalacak. | Open Subtitles | لديك فرصة واحدة عند مرورك بجانبهم ستكون ظهورهم تجاهك |
| Senin mutlu olmak için bir şansın var ve sen benim için mi endişeleniyorsun? | Open Subtitles | لديك فرصة لتكوني سعيدة , وانت قلقة من اجلي ؟ |
| Tamamen kurtulman için şansın var. | Open Subtitles | لديك فرصة نجاة كبيرة وعيشك حياة مليئة بالانتاجية |
| Ama o kapıdan geçersen ve o zaman hazır olursan bir şansın olabilir. | Open Subtitles | ولكن إذا ذهبتي من خلال الباب, وانتي مستعده لها, قد يكون لديك فرصة. |
| Söylediğimi aynen yaparsan, hayatını geri almak için bir şansın olabilir. | Open Subtitles | إفعل ما أقفوله لك بالضبط، وسيكون لديك فرصة أن تستعيد حياتك |
| Gerçekten de o şeye karşı bir şansın olacağını düşünmedin değil mi? | Open Subtitles | لم تكن تحسب أنّ لديك فرصة حقيقية لهزيمة ذلك الشئ، أليس كذلك؟ |
| Tahta bir çubuk üzerinde duracaksın ve Hanks'i yenmek için hiçbir lanet şansın yok, evlat. | Open Subtitles | انت تسير بعكاز و ليس لديك فرصة لهزيمة هانكس |
| Bir adım atıp, bu takımı devralma fırsatın var ve bir süre idare edebilirsin. | Open Subtitles | لديك فرصة يا رجل لديك فرصة أن تخطوا .وتتولى مسئولية هذا البرنامج |
| Kazanma şansın vardı ve cesurca savaştın. | Open Subtitles | كانت لديك فرصة للفوز و بذلت مجهوداً طيباً |
| Eğer bunlardan herhangi biri yanlış yaparsa elinizde hala ikinci bir şans vardır. | TED | وحتّى إذا فشل واحد من هؤلاء, لا تزال لديك فرصة ثانية. |
| Bunu kazanma şansı var mı dersin? | Open Subtitles | أتعتقد حقاً أن لديك فرصة بالفوز بهذا الشيء؟ |
| Pekâlâ, durum şu, Bay Allen, hala şansınız var. | Open Subtitles | حسنا ، المهم يا سيد آلين أنك لا زال لديك فرصة هنا |
| Kitap, okuyacak vaktin olursa diye. Birinci Dünya Savaşı'nı işliyoruz. | Open Subtitles | الكتباب فقط في حالة إن كانت لديك فرصة نحن الآن نتباحث في الحرب العالمية |
| Bak, hâlâ zamanın var. Şimdi içeri gir. Tamam mı? | Open Subtitles | اسمع.لازالت لديك فرصة ارجع الان الى هناك |
| Bu durumda Hiç şansın yoktu. | Open Subtitles | على حالة كبده هذه لم يكن لديك فرصة أبداً. |
| Soğuk havası kaçmasın. Tek bir hakkın var. Elini uzat ve ne gelirse onu ye. | Open Subtitles | لديك فرصة واحده للإمساك , وستأكل ما تمسك , |
| Aslında ne şansın olur bilmiyorum ama şansın olur işte. | Open Subtitles | حسنا.لااعرف ماالذي لديك فرصة فيه.لكن لديك فرصة انتظر.انتظر.حدثني عن الامر |
| Brendan, müzik grubu kurma şansın bile daha yüksek olur. | Open Subtitles | أجل. بريندن, لديك فرصة أكبر في النجاح في تكوين فرقة موسيقية. سأتحدث إليك غداً. |
| Ama o yine de derki, "Rama gelecek ve hala bir şansın daha var" | Open Subtitles | لكنها لا تزال ، "سوف رام يأتون إلى هنا ومازال لديك فرصة واحدة أخيرة |