| - Hakkı yoktu. - Patron olan o, hakkı var. | Open Subtitles | ـ ليس لديه حق ـ إنه رب العمل و لديه حق في ذلك |
| Ama en azından Rusya'da iltica hakkı var. | Open Subtitles | - ولكن على الأقل لديه حق اللجوء في روسيا. |
| Bilmeye hakkı var. | Open Subtitles | حسناً، لديه حق في المعرفـه |
| Onunla olmaktan hoşlansa da, şeye hakkı yok... | Open Subtitles | يجب أنه نخبره بتهذيب حتى بحب رفقتها ليس لديه حق .. |
| Bu adam bizim koalisyonumuzda değil. Burada bulunmaya ve konuşmaya hakkı yok. | Open Subtitles | هذا الرجل ليس في اتحادنا ليس لديه حق أن يكون هنا ولا ليتحدث |
| İngiltere Kralı'nın geçmişten gelen tarihi hakları var... Valois'in zorla ele geçirdiği, Fransız tahtı için. | Open Subtitles | ملك انجلترا لديه حق قديم وتاريخي بعرش فرنسا الذي اغتصبه فالوا |
| Onunla bir ilişki sahibi olmasına hakkı var. | Open Subtitles | لديه حق ليحضى بعلاقه معها |
| Kontun yakın akrabam olduğunu çok iyi bilirsiniz ve zavallı Boris, sevgili torunu bu üzücü zamanda burada olmaya hepimizden çok hakkı var. | Open Subtitles | إنك تعلم جيّدًا أن الكونت قريبٌ لي و المسكين (بوريس) ابنه بالمعودية الـذي لديه حق بالتواجد هنا أكثر منا في هذا الوقت المحزن. |
| Kimlerin buraya erişim hakkı var? | Open Subtitles | من لديه حق دخول غيره؟ |
| Onun hiçbir hakkı yok. | Open Subtitles | وليس لديه حق بذلك. |
| hakkı yok buna. | Open Subtitles | ليس لديه حق |
| Hiçbir hakkı yok! | Open Subtitles | ليس لديه حق |
| Buna hakkı yok. | Open Subtitles | ليس لديه حق |
| Sendika üyesi olduğundan beri hakları olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | مُنذُ أن أصبحَ عضو إتحادِ يَعتقدُ بأنّه لديه حق . |
| Hillary'nin ihmal edilmiş hakları vardı. | Open Subtitles | حتى لو كان مذنبا", (هيلاري) لديه حق "على ان الدعوة يمكن تجاهلها تماما |