| Eğer bombanın arkasında Amerikalıların olduğunu kendine kanıtlayabilirse, bir yabancı ülkeye askeri güç kullanmamak için iyi bir sebebi olacaktı. | Open Subtitles | إذا إستطاع أن يثبت لنفسه أن الأمريكيين وراء القنبلة فسيكون لديه سبب مقنع لمنع إستخدام العمليات العسكرية |
| İyi bir sebebi yoksa, hiç kimse böyle yaşamayı seçmez. | Open Subtitles | لا أحد يختار العيش بهذه الطريقة يا (كارليتوس) لا أحد، مالم يكن لديه سبب مقنع |
| Callen bizi dışarıda tutmak için bu kadar uğraşıyorsa eminim iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | إذا كان (كالين) يفعل كل هذا ليجعلنا خارج الأمر، فأنا متأكد أن لديه سبب مقنع |
| Hey, dostum, eminim herkesin burada olmak için geçerli bir sebebi vardır. | Open Subtitles | يا رجل، أنا متأكد أن الجميع هنا لديه سبب مقنع للتواجد هنا. |
| Doğru bile olsa geçerli bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | حتى لو كان هذا صحيحاً , لا بد أن لديه سبب مقنع |
| - Orada olmak için geçerli bir sebebi olabilir. | Open Subtitles | نعم ، ربما يكون لديه سبب مقنع |