bu var... güçlü yeni bir kalp... onun göğsümde attığını hissedebiliyorum, sanki dışarı çıkmak istiyor gibi, | Open Subtitles | ..لدي هذا الـ القلب الجديد القوي و احس بنبضه داخل صدري |
Bende de bu var. Bunu kendim yaptım. | Open Subtitles | لدي هذا إنه إحتياطي لقد صنعته بنفسي |
Bana onları hatırlatması için bu var. | Open Subtitles | لدي هذا لكي يذكرني بما حدث يوميا |
İlk kez ölmemden önce işleri düzgün yapmadığıma dair bir his vardı içimde. | Open Subtitles | قبل أن أموت أول مرة كان لدي هذا الإحساس المريع أنني لا أفعل الأشياء الصحيحة |
Onu tekrar görecekmişim gibi bir his vardı içimde. | Open Subtitles | لدي هذا الشعور التي أود أن أراها مرة أخرى. |
Resmi olarak henüz ayrılmadığım bir erkek arkadaşım var. | Open Subtitles | أنا فقط لدي هذا الحبيب الذي لم أقطع علاقتي معه رسمياً |
Şarabın 200 çeşidini bilen bir komşum var. | TED | لدي هذا الجار الذي يعرف 200 نوع من النبيذ. |
Bu arada sana verebileceğim bir tek bu var. | Open Subtitles | حالياً، لدي هذا فقط لأمنحه إياك |
Ayrıca yanımda bu var. | Open Subtitles | بجانب أنه لدي هذا |
İşte bu var. Sadece bu var. | Open Subtitles | اذاً هذا الشئ أظن اني لدي هذا |
Bende bu var beş dolara. | Open Subtitles | -يارجل ، لدي هذا بـ 5 دولارات إنه جديد |
Hayır, hayır, bu var. | Open Subtitles | لا، لا، لدي هذا |
En azından elimizde bu var. | Open Subtitles | على الأقل لدي هذا |
Ama, bende bu var. | Open Subtitles | لكن أعتقد أن لدي هذا |
Çok şükür bu var. | Open Subtitles | لحسن الحظ لدي هذا |
Kafa yoracak bir tek bu var. | Open Subtitles | والان لدي هذا كي افكر به |
Senden kopamıyormuşum gibi... garip bir his vardı içimde. | Open Subtitles | لدي هذا الشعور العجيب... كما لو أني كنت جزءاً منك |
Harika bir arkadaşım var. Başıboş, sağlam ve pek kavrayışlı bir değil. | Open Subtitles | لدي هذا الصديق شخص رائع رغم أنه دائماً سكران |
Benim büyük bir sırrı olan arkadaşım var. | Open Subtitles | ...لدي هذا الشخص الذي يستمر بإخفاء سر كبير جدا عني |
Beni bunlarla temas halinde tutan bir komşum var. Çünkü genellikle, sırtüstü, yukarıdaki yeşilliklere bakarak yaşıyor. | TED | لدي هذا الجار ، الذي يطلعني دائما على هذا الأمر. لأنه يعيش، غالبا على ظهره، ينظر عاليا إلى تلك النعم. |