| Böylece Elijah okula gitti, sunumunu yaptı, eve döndü ve olumlu bir şeyler olduğunu görebiliyordum. | TED | لذا ذهب إليجا إلى المدرسة، وقدم عرضه، ورجع إلى البيت، وكان بإمكاني أن أرى شيئا إيجابيًا قد حصل. |
| Bu yüzden baban sana verdiğim kondomlardan almak için odana gitti... ve sana yakalandı, ve o zamandan beri çok utanıyor. | Open Subtitles | لذا ذهب والدك إلى غرفتك للبحث عن تلك الواقيات التي أعطيتك وأنت أمسكته، وهو محرج منذ ذلك الحين |
| Büyükannem sebze çorbası istedi, O da biraz almaya gitti. | Open Subtitles | جدتي تريد بعضاً من حساء الخضروات لذا , ذهب لجلب البعض منه |
| Sonra şirin penisi çaldı, evine gitti. | Open Subtitles | غبي .. لذا ذهب وسرق قضيب احد السنافر و عاد |
| İnanılmaz duygusala bağladı. O yüzden kumsala indi. | Open Subtitles | لقد طغت عليه المشاعر، لذا ذهب ليأخذ نزعة على الشّاطئ. |
| - Birinin kolu makineye girmişti o da çıkarmak için Shay ve Dawson'la birlikte hastaneye gitti. | Open Subtitles | رجل علقت يده داخل اّلة لذا ذهب مع شاي و دوسون للمستشفي لتحريرها |
| Nöbeti başlamak üzereydi, ben de yorulduğumdan taksi bulmaya gitti. | Open Subtitles | مناوبته كانت على وشك البدأ لذا ذهب لجلب سيارة أجرة لأن قدماي قد تأذت |
| Bu yüzden, getirmek için eve gitti. | Open Subtitles | لذا ذهب للبيت لكى ياتى بهم هو ماذا ؟ |
| Gerard kendi güvenlik biriminden kime güvenebileceğini bilmiyordu o yüzden de dış gruplara gitti. | Open Subtitles | "جيرارد" لم يعرف بمن يثق من حرسه الخاص لذا ذهب لأحد من حزب خارجي -حزب خارجي؟ |
| O da en başından beri tanıdığına gitti, sana. | Open Subtitles | لذا, ذهب إلى أول شخص عرفه في حياته-- - أنت. |
| Konuşmak istediklerini söylediler, o da gitti. | Open Subtitles | وجاء الرد أنّهم يريدون التحدث، لذا ذهب. |
| O da en başından beri tanıdığına gitti, sana. | Open Subtitles | لذا, ذهب إلى أول شخص عرفه في حياته-- - أنت. |
| Bankaya borcu yatırmaya o gitti bu yüzden ben değil. | Open Subtitles | لذا ذهب هو بالودائع للبنك بدلًا مني |
| Bu nedenle, İsralliler Amerika'ya gitti | Open Subtitles | لذا ذهب الإسرائيليون للأمريكان |
| Böylece Türkiye'ye gitti. | TED | لذا ذهب إلى تركيا. |
| Ama rahatlamamıştı. Kardeşine dert yanmak için eve gitti. | Open Subtitles | لكنه لم يكن مرتاحاً لذا ذهب للمنزل ليشكو لأخته (لينزي) |
| Tobias her şeyin Lindsay için kusursuz olduğundan emin olmak istedi bu yüzden önce kendi kontrol etmeye gitti. | Open Subtitles | أراد (طوباياس) ان يتأكد ان كل شيء مثالياً من أجل (لينزي) لذا ذهب ليتأكد أولاً |
| O hesapsızca Çin'e koştu, bu yüzden Bana kendini kanıtlamaya çalışıyor | Open Subtitles | لذا ذهب بشكل مستعجل الى الصين, ليخاول ان يثبت نفسه لي. لم يكن يظن |
| Köpek şovunda olabileceğini düşündüm, bu yüzden onu aramaya gittim. | Open Subtitles | فكرت أنه سيتوجب عليها التواجد في عرض الكلاب، لذا ذهب لأبحث عنها |