| Zoe, rüzgar falan yok. Mumlar en az iki saat yanar. | Open Subtitles | زوى لا توجد رياح بالخارج هنا و هذه الشموع تدوم لساعتين |
| Tam bir kafa karışıklığıyla ofisimin etrafında bir iki saat yürüdüm, ne olduğunu ve nedenini anlamaya çalıştım. | TED | مشيت حول مكتبي لساعتين في حالة اضطراب شديد، محاولاً أن أفهم ما حدث، ولماذا. |
| birkaç saat esir tutulduğunu ama bir şekilde kurtulduğunu söylemiş. | Open Subtitles | قالت أنها كانت محتجزة أيضاً لساعتين ولكنها خرجت بطريقةٍ ما |
| Alışık olduğunuz iki yüzlü şirket politikacılarından olmadığım için üzgünüm ama bu yüzden son iki saattir ter döküyorum. | Open Subtitles | أنا آسف لأني لست بارعا في خطاب الشركات المزدوج كما كنت تريد لكنِّي كنت أعمل جاهدا على هذا لساعتين |
| Başka bir kızı düşünmeden iki saat boyunca Meg Ryan'ı izleyemezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك أن ترى ميج راين لساعتين الله ما طولك يا روح ولا تفكر فى بنت أخرى |
| İki saatliğine o sokakları tuttuğumuzu söyle. | Open Subtitles | و اخبره اننا سنسيطر على الشوارع فى هذه المنطقه لساعتين |
| Çocuğumu buraya iki saatlik yoldan getirtip onunla beş dakika oturamam. | Open Subtitles | لن ادع ابني يقود لساعتين هنا لأجلس معه لخمس دقائق فقط |
| Var olmayan elmaslar için iki saat blackjack masasında sırtım tutuldu! | Open Subtitles | تتْركُني أُتجمّدُ علي منضدة البلاك جاكِ لساعتين إنتِظر بَعْض من الماسِ الغير موجودِ |
| Sırf o ânı düşünerek iki saat geçiriyorum. | Open Subtitles | أستطيع مواصلة التفكير لساعتين التفكير بتلك المضاجعة فقط. |
| Uçakta motor arızası olmuş. İki saat rötar yaptı. | Open Subtitles | أصاب محرك الطائرة عطل، وتم تأخيرنا لساعتين |
| Tahminde bulunmanız iki saat mi sürer? | Open Subtitles | أنت لا تَستطيعُ التوقع لساعتين أخريتينِ؟ |
| Mahkeme iki saat ara veriyor. Havuzun önünde yeniden toplanacağız. | Open Subtitles | المحكمة تُؤجل لساعتين سنلتقي مجدداً عند البِركة |
| Asıl kahramanlar, maçı kazanmak için iki saat çalışan sporcular. | Open Subtitles | البطل الحقيقي هو الرياضي الذي عمل بجد لساعتين للفوز |
| - birkaç saat oturabilirim. Bu oldukça kolay. | Open Subtitles | بإمكاني الجلوس لساعتين هكذا، سهل للغاية. |
| Henüz değil, iyi olduğundan emin olmak için birkaç saat izlemek istiyorum. | Open Subtitles | ليس بعد، أود مراقبته لساعتين لأتأكد أنه بخير |
| Kollarını salladı ve yaklaşık iki saattir bağırıyormuş gibi hissetti. | TED | لوحت بذراعيها وشعرت بأنها ظلت تصرخ لساعتين |
| Bayan Brochant, iki saattir kocanızın sizi bulmaya çalıştığını gördüm. | Open Subtitles | سيدة بورشانت ، لساعتين شاهدت زوجكِ يحاول إيجادكِ |
| Hayır. İnsanın iki saat boyunca kederli görünüp yüzünü asması çok zahmetli. | Open Subtitles | "كلا، لستُ كذلك، إبقاء وجه أحدهم مسلوباً بالأسى لساعتين متواصلتين، مهمّة حقيقيّة" |
| Koymuşum komşusuna. İki saat boyunca burada fırtları çekiyordu. | Open Subtitles | كلام فارغ، لقد كانت هنا لساعتين تتسكع مع الرجال |
| Eğer Onu Burada Bir İki Saatliğine Tutarsam Sana Daima Borçlu Olurum | Open Subtitles | إذا استطعت إحضارها إلى هنا , فقط لساعة أو لساعتين فسوف أكون مديناً لك للأبد |
| -Ne kadar havada kalabiliriz? İki saatlik yakıt var. Belki iki buçuk. | Open Subtitles | لدينا ما يكفي من القوقود لساعتين أو ساعتين ونصف فقط |
| Yoksa birkaç saatliğine nezarette yerde uyumanı mı tercih edeyim? | Open Subtitles | أو علي أن أدعك تنام لساعتين على أرضية السجن |
| Ben burada kalalım derim.Ateş yakar bir kaç saat bekleriz. | Open Subtitles | اقول ان نبقى هنا ونشعل ناراً لساعتين من الزمن |
| Konuşmayı 2,5 saate indirmiştim ve çok da komik bir Al Gore fıkrasıyla başlayacaktım. | Open Subtitles | لمعلوماتك فانا اختصرت وقتها لساعتين ونصف وكنت لافتتحها بنكتة مضحكة جدا لال غور |
| Nerede oynadığını kimseye söylemez. Sadece bir kaç saatliğine ortadan kaybolur. | Open Subtitles | لا تخبر احد انه يلعبها هو يسافر فقط لساعتين |