| Gözümün içine baka baka yalan söyledi. Arkamı dönmeden düşmana katıldı. | Open Subtitles | أتعلم لقد كذب متعمدًا بوجهي وقبل أن أديري ظهري أنضم للأعداء |
| Samad, bu tankı düşmana teslim etmek için fırsat kolluyordu. | Open Subtitles | كان يتحرى صمد الفرصة لإعطاء الدبابة للأعداء |
| Ortağımla beni düşmana bilgi satıp satmadığını öğrenmek için Paul'u sorgulamaya gönderdiler. | Open Subtitles | انا وزميلتي أرسلنا لأستجوابه حول بيعه للمعلومات للأعداء |
| Böylece, Keskin nişancı düşman askerleri arasında Zayiata yol açarak düşman hareketini yavaşlatır, düşman askerlerini korkutur ve morallerini azaltarak işleyişlerinde karışıklık yaratır. | Open Subtitles | وبهذا يحصد القناص خسائر للأعداء ويشل حركتهم ويبطىء جنودهم ويخفض معنوياتهم |
| Bazen düşmanlar dost, dostlar da düşman olur. | Open Subtitles | أحياناً, يمكن للأعداء أن يغدو أصدقاء, و الأصدقاءَ أعداء. |
| Komuta, kamyonu görüyoruz ama düşmandan henüz iz yok. | Open Subtitles | القيادة، إننا نرى الشاحنة لكن ليس هنالك أي إشارة للأعداء نقترب من محطة الوزن، استعدوا |
| Düşmanlarımıza karşı casusluk yaptığını mı ifşa edelim? | Open Subtitles | و أن نقوم بالكشف عنها كجاسوسة للأعداء ؟ |
| Enerjini düşmana sakla. O sadece aptal bir çocuk, | Open Subtitles | وفر هذه الضغينة للأعداء أنهُ مجرد فتىً أحمق |
| Evet, belki de paylarımızı düşmana vermemeliyiz. | Open Subtitles | أجل, ربما لا يَجب أن نُعطيّ حصتنا للأعداء. |
| düşmana yalan dolan yutturmamı mı söylüyorsun? | Open Subtitles | لذا تريدني أن أقدّم للأعداء عرضًا زائفًا لأصرفهم عنّي؟ |
| Casusluk Yasası, kamu yaranna basına sızdınlan bilgilerle Kişisel çıkar için düşmana gizli bilgi satmak arasında bir fark gözetmiyor. | Open Subtitles | قانون التجسس لا يُفَرّق بين التسريبات للصحافة لأجل الصالح العام، وبيع أسرار للأعداء الأجانب للمصلحة الشخصية. |
| Ortağımla beni düşmana bilgi satıp satmadığını öğrenmek için Paul'u sorgulamaya gönderdiler. | Open Subtitles | انا وزميلتي أرسلنا لأستجوابه حول بيعه للمعلومات للأعداء |
| düşmana yardım edeceğini ummazdım. | Open Subtitles | لم أتوقع منها أن تمدّ يد العون للأعداء |
| Son karşılaşmamızda yemek bitiminde bu bıçakla hilekâr çıkmasını umduğum düşman casusunu boğazından bıçaklanmıştın. | Open Subtitles | آخر مرة إلتقينا ، طعنتَ رجلًا في رقبته بهذا على العشاء جاسوس للأعداء كنتُ أتمنى أن أحوله للضِعْف |
| Grissom bir düşman saldırısı sonucunda yok edildi. | Open Subtitles | يبدو أن مركبة "غريسوم" قد دُمِّرتْ من قِبل هجوم للأعداء. |
| Teal'c bir düşman askeriydi. Onunla uzlaşıldı. | Open Subtitles | تيلك كان جنديا للأعداء لقد أصبح مكشوفا |
| Yani benim düşman için çalıştığımı ve o düşman olduğumu söylüyorsun. | Open Subtitles | -إذا أنت تقول أنّني أعمل للأعداء . -وأنت هو العدو . |
| Eğer o kadar ilerlersen, seni düşman yandaşı olarak bildiririm. Seni yalnızlığa hapsederim. | Open Subtitles | اذا فعلتي ذلك سأعلن أنكِ مساندة للأعداء |
| "Evet, düşmandan arkadaş olabilir. | Open Subtitles | ها هو " نعم ، يمكن للأعداء التحول لأصدقاء.. |
| "Evet, düşmandan arkadaş olabilir. | Open Subtitles | " نعم ، يمكن للأعداء التحول لأصدقاء.. |
| Komutanlar.... ...o kılıçlar Düşmanlarımıza çekmek içindir! | Open Subtitles | أيها الجنرال... سيفك للأعداء فقط |