Yardım almak için değil Övünmek için geldiğini sanıyorum. | Open Subtitles | في بعض الأحيان أشعر أن لا يأتي طلباً للمساعده بقدر ما يأتي للتفاخر |
Övünmek için uygun bir zaman değil, Murray. | Open Subtitles | هذا في الواقع ليس الوقت المناسب للتفاخر يا مووري |
Övünmek gibi olmasın ama lisede ve kolejde konuşmacıydım. | Open Subtitles | المدرسة كانت دائما سهلة بالنسبة لي،هذا ليس للتفاخر |
Şimdi böbürlenme sırası bende ve bedava bir piyano ile böbürlenemem. | Open Subtitles | .. ولقد حان دوري للتفاخر ولا يمكنني التفاخر ببيانو مجّاني |
Kazanan NYDSA'da oldukları süre boyunca sonsuz böbürlenme hakkını kazanır ...mağlup olan utanç içinde gururu kırılır. | Open Subtitles | الفائز يحضى بحقوق كاملة للتفاخر [لبيقة وقتهم في جامعة [نيادا، الخاسر يحصل على الإحراج والإهانة. |
Övünmek gibi olmasın, bir cerrahın hünerine sahibimdir. | Open Subtitles | وليس للتفاخر, ولكنني أتعامل معه بشكل جيد كلا, ستكونين مشاهدة من المدرجات على هذا الأمر, أتذكرين؟ |
Övünmek gibi olmasın ama, | Open Subtitles | وليس للتفاخر أو أي شيء، لكن... |
- Ama buraya Övünmek için gelmedim. | Open Subtitles | لم آتي هنا للتفاخر |
Ki bu da Övünmek için çok saçma bir şey. | Open Subtitles | هذا شئ غريب للتفاخر به |
(Alkış) Gerçek başarı hayat şampiyonları yetiştirmektir. Takımınız için değil, işiniz için değil ve hatta üzülerek söylüyorum, yeni yıl kartlarında Övünmek için de değil. | TED | (تصفيق) النجاح الحقيقي هو إنشاء أبطال في الحياة، ليس لفريقك، ولا لعملك وليس أيضاً -آسفة لإخبارك بذلك- للتفاخر ببطاقة عيد الميلاد. |