| Biz saate önem veriririz. Gerçekten gerekli olmadıkça silahlarımıza davranmayız. | Open Subtitles | ننتبه للساعة ولا نطلق النار ما لم يكن ذلك ضرورياً |
| ve Saati ortaya, robotun görüş alanına getiriyor, ona doğru tutuyor, bir duygu sinyali yolluyor ve robot saate oldukça başarılı bir şekilde bakıyor. | TED | ويجلب محور الساعة، لمجال رؤية الروبوت، يشير لها، ويعطيه إشارة عاطفية، فينظر الروبوت للساعة بكل نجاح. |
| Ninem verem olmuştu, ve Saati 10 sente gömlek diktiği dikiş dükkanında çalıştı. | TED | أصيبت جدتي بالسُل، وكانت تعمل بمتجر ماكينات الخياطة تصنع القمصان مقابل 10 سنتات للساعة. |
| Böylece atomik Saat sayesinde, zamanı saniyenin milyarda biri hassasiyetle, ve uydudan olan mesafeyi de çok hassas bir şekilde belirleyebiliyoruz. | TED | لذلك شكرًا للساعة الذرية نقرأ الوقت بدقّة تصل إلى واحد في المليار من الثانية وقياس مسافة دقيق جدًا من ذلك القمر |
| Dallar, kum ve ben. Saatine 25 dolar aldım. | Open Subtitles | الخشبة الطافية و الرمل و أنا و حصلت على 25 دولار للساعة |
| Piyade erlerinin satlik ücretleri Saatte 3,50 dolardı. | TED | المعدل للساعة للجندي هو ٣.٥ دولار في الساعة. |
| Son bir saattir, 10 blokluk bölge, gözetim altında. | Open Subtitles | الكُتَل المحيطة العشْرة ضُمِنَ للساعة الماضية. |
| Bu saatin bir parçası değil ve bulmacanın bu olduğu aşikar. | Open Subtitles | هذة بالتأكيد لا تنتمى للساعة لذا من الواضح انها احجية |
| Sen hiç saate bakmazsın ki. | Open Subtitles | لماذا ، أنت لن تهتم بالنظر للساعة إلا إذا كانت على شكل كوكايين |
| saate üç adım. Saatten kapıya dokuz adım. | Open Subtitles | ثلاث خطوات للساعة و 9خطوات أخرى من الساعة إلى الباب |
| Buna şaşırmamak gerek. saate bak! Neredeyse dört saattir buradayız. | Open Subtitles | لا عجب فى ذلك ، انظر للساعة نحن هنا منذ أربع ساعات تقريبا |
| Genelde ben saate baktım, o da beni her şey için suçlayıp durdu. | Open Subtitles | أنظر للساعة طوال الوقت و تلومني على كل شئ |
| saate, algı-filtrelemesi yüzünden zorlukla görebiliyormuş gibi baktı. | Open Subtitles | لقد نظر للساعة وكأنه يراها بالكاد كأنها محاطة بمرشح الإدراك ذاك |
| Adamın Donanma'dan bedava sağlık sigortası var ama Saati muhtemelen 350 dolar olan bir psikiyatra gidiyor. | Open Subtitles | الرجل يحصل على عناية طبية مجانية من البحرية، ويذهب لطبيب نفسي ربّما يتقاضى 350 دولار للساعة. |
| Odası olanlarla aynı işi ama ben Saati 11 dolardan yaparım onlar 200 dolardan fatura ederler. | Open Subtitles | نفس العمل الذين لديهم مكاتب وأسمائهم عليها ولكن أنا أقوم بها مقابل 11 دولار للساعة وهم يأخذون 200 |
| Evet, Saati ortalama 1.65 dolara, haftada 70 Saat çalışıyorum. | Open Subtitles | نعم, أعمل 70 ساعة بالأسبوع وبمعدّل 1.65 دولار للساعة |
| Yani rehin bıraktığınız Saat için, 1 ruble 15 kuruş alacaksınız. | Open Subtitles | وكقيمةٍ للساعة التي رهنتها للتو سيكون لك روبلا و خمسة عشر كوبكا |
| Saat kulesinin çark bölümüne kaçtılar! Botu karaya yanaştır! | Open Subtitles | لقد هربوا إلى الغرفة الميكانيكية للساعة هيا |
| Bu işler için Saatine 20-30$ alıyorlar. | Open Subtitles | تعرف ، الناس تدفع عشرين وثلاثين دولاراً للساعة من اجل هذا النوع من العمل |
| Saatine 200 dolar! Sadece geyik muhabbetine! | Open Subtitles | فقط 200 دولار للساعة وهذا فقط كي يتحدث معها |
| Satranç, sizin Josh'un oyununun güzelliğini Saatte 60 dolar karşıIığı takdir etmenizdir. | Open Subtitles | لا الشطرنج هو تقديرك للعب جوش الجميل مقابل 60 دولارا للساعة |
| Bir saattir Ajan Doggett'i arıyor. | Open Subtitles | هو يدعو إلى الوكيل دوجيت للساعة الماضية. |
| Size bu saatin bizi bitpazarına, ilk saate götüreceğini söylemiştim. | Open Subtitles | لقد اخبرتكم ان تلك الساعة تقودنا للعودة للساعة رقم 1 لمتجر البراغيث |
| Karşılığında indirim yaparak Saatlik 3.50 dolarlık ağ fiyatı sağladım. | Open Subtitles | في مقابل ان اقلل ايجار الشبكة الى 3,50 دولار للساعة |