| sürekli yanımda olman ve sürekli yalan söylemek zorunda kalmak çekilmez olmuştu. | Open Subtitles | لقد أصبح اﻷمر لا يطاق، أن أضطر للكذب وأنتي بجانبي طول الوقت |
| Evli olmak konusunda yalan söylemek istemiyorum. - Ben de. | Open Subtitles | لا، لا، أنا لا أريد أن يكون للكذب عنا زواجه. |
| Bak sana yalan söylemek istemezdim. Fakat daha sonra anlayacaksın. | Open Subtitles | إسمعي، أتمنى أنّني لم أضطر للكذب عليكِ، لكنّكِ ستتفهمين لاحقاً. |
| Beni polise yalan söylemeye zorladın ve ilk endişen ilaç bağlantısını güvene almak. | Open Subtitles | إليك طريقة أخرى لتوضيح الأمر بعدما جعلتني أضطر للكذب على الشرطة أول شئ تفكر به هو تأمين حصولك على المخدرات |
| Ben kimseyi öldürmedim. Benim için yalan söylemene gerek yok. | Open Subtitles | لم أقتل أحداً، لستَ مُضطرّاً للكذب من أجلي. |
| Pazartesiler salılardan farklıdır. Çok fazla yalan söylemen gerekmez. | Open Subtitles | أيام الإثنين دائماً ما تختلف عن أيام الثلاثاء فلست مضطراً للكذب كثيراً |
| Her şey hakkında yalan söylemek zorundaysan terapi işe yaramaz. | Open Subtitles | العلاج النفسي لا ينجح عندما تضطرّ للكذب حول كلّ شيء. |
| Babama dün gece tüm bu olay hakkında yalan söylemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | انظري، لقد اضطررت للكذب على أبي الليلة الماضية حول كل هذا، حسنٌ؟ |
| Baba, Bundy felsefesinin yalan söylemek olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | يا أبي، كنت أعتقد أنك قلت كانت فلسفة بندي للكذب. |
| Herhalde aile üyelerinin birbirine yalan söylemek için emir almadığı bir ailedir. | Open Subtitles | اعتقد بأنها الذى بها أفراد العائله ليسوا مضطرين للكذب على بعضهم |
| Seni ele vermeyeceğim baba ama yalan söylemek zorunda bırakıyorsun beni. | Open Subtitles | لن أبلغ عنك يا أبي لكنك وضعتني في موضع حيث أنا مضطر للكذب |
| Dr. Gramn, bizler federal ajanız. Bize de yalan söylemek istemezsiniz? | Open Subtitles | دكتور غرام نحن عملاء فيدراليون لا داعي للكذب |
| Belki de, tüm sakladığın o sırlar değer verdiğin insanlara bazen yalan söylemek zorunda bırakıyordur seni. | Open Subtitles | ربّما جميع من يخفون الأسرار يضطرون للكذب على الاشخاص الذين يهتمّون لامرهم |
| Ayrıca bana sorduğun böcek sorusu senin afacan, ruh halinin yıkıcı ve espriler için yalan söylemeye meyilli olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | و سؤال الحشرات ايضا اخبرني بانك مزعج و مخرب للروح و مستعد للكذب من اجل روح الدعابه |
| Seni böyle bir yalan söylemeye iten neydi, hayal bile edemiyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تخيل حتى ما الذي قد يدفعكِ للكذب هكذا |
| Ve benim yanımdayken hiçbir konuda yalan söylemene gerek yok. | Open Subtitles | وعندما تكونين برفقتي، لست مضطرة للكذب بأي شأن. |
| Artık bir önemi yok. yalan söylemen gerekmiyor. | Open Subtitles | لم يعد الأمر مهماً بكل الأحوال لا داع للكذب بعد الآن |
| Tabi ki, bazıları da vardır ki, geçmişi yeniden yazmak onlar için yalan söylemenin bir başka yoludur... | Open Subtitles | بالطبع البعض يشعر بأن إعادة صياغة الماضي, طريقة أخرى للكذب |
| Bana yalan söyledi George, ve bu 1 numaralı kuraldı: | Open Subtitles | هي كذبت علي ياجورج وذلك كان القانون الاول : لا للكذب |
| New York'a geri döndüğümde, artık yalanı bırakmam gerektiğini farkettim. | Open Subtitles | ولكن عندما عدت إلى نيويورك، شيئا ما كان مختلفا. لسبب ما، شعرت وكأني ليس لدي سبب للكذب بعد الآن. |
| Efendim, kızgınsınız biliyorum ama tekrar söylemek istedim, size yalan söylediğim için üzgünüm. | Open Subtitles | سيّدي، أعلم أنّك غاضب، وأريد أن أقول ثانية أنّي آسفة للكذب عليك. |
| Bunu yapacak kadar soğukkanlıysa yalan söyleyecek kadar da soğukkanlıdır demiştin ama bu kadın unvanını, şirketini her şeyini kaybedecek. | Open Subtitles | لقد قلتِ إن كانت متحجرة القلب لفعلها ستكون متحجرة للكذب بشأن ذلك لكن هذه الإمرآه على وشك خسارة منصبها وشركتها |
| Okul yönetimi, uyuşturucular hakkında yalan söylediğin için ...dönemin sonuna kadar akşam cezalarına kalacağını söyledi. | Open Subtitles | وإقترحت ألمدرسه بأنه سيتم حجزكي ألى نهاية ألفصل للكذب حول المخدّرات. |
| Ama yalana yatacaksan sevdiğinin kollarında yat. | Open Subtitles | لكن ان اضطررتِ للكذب إكذبي بين أذرع الذي تحبينه |
| Çünkü, bizlerin moralini bozmak, zayıflıklarımız hakkında yalanlar uydurmak, hastalıklarla ilgili hikayeler yaymak derdindesin! | Open Subtitles | ,منذ كنت تسعى إلى إحباط للكذب حول نقاط الضعف لدينا وإختلاق حكايات عن المرض |
| -Sana inanmıyorum, hayatım. Ama en azından yalan söyleme zahmetine katlanıyorsun. | Open Subtitles | حسنا ، أنا لا أصدق يا عزيزي لكن على الأقل أنت تهتم بما فيه الكفايه للكذب |
| Ayrıca, neden yalan söylesin ki? | Open Subtitles | الى جانب , ما السبب الذي يدفعه للكذب ؟ |
| Narkotik toplantısında yalan söylemem gerekecek. Yine. | Open Subtitles | سأضطر للكذب ثانية على جماعة المدمنين المجهولين |