| Çünkü yalan söyleyememek bir muhabir için oldukça büyük bir sorun teşkil eder. | Open Subtitles | لأن عدم القدرة على الكذب تعتبر نقطة ضعف للمراسل |
| Özellikle de bir muhabir yüzünden. | Open Subtitles | خصوصاً ليس للمراسل |
| Ama eşimin muhabir Ted Willoughby'ye de söylediği gibi onlar sadece flört belirtisi, ilişki değil. | Open Subtitles | و لكن كما قالت زوجتي ( للمراسل ( تيد ويلوبي بأنَ تلكَ الرسائل مجرد مغازلة ؛ و ليست علاقة غرامية |
| Bu yüzden bir muhabirin böyle düşünüp konuşması gayet doğal. | Open Subtitles | لذا فمن الطبيعى للمراسل أن يفكر و يتحدث هكذا |
| Ama bir muhabirin ilk yapması gereken gerçeğe sadakattir. | Open Subtitles | ولكن الولاء الاول للمراسل هو للحقيقه |
| -Sadece titiz olmaya çalışıyorum. -İyi bir muhabirin çizgisi. | Open Subtitles | فقط حاولت أن أكون شاملة - العلامة للمراسل الجيد - |
| - Bugünün koşullarında, hükümetten bir muhbirle iletişim kurmuş bir gazeteciye ne olur? | Open Subtitles | في أجواء هذه الأيام، ماذا سيحدث للمراسل الذي يتعامل مع مُبَلّغ عن الانتهاكات الحكومية؟ |
| Ağlamaya başladı, ...ve hikâyeyi yayınlamaması için gazeteciye yalvardı, ...çünkü henüz babasına söylememişti. | Open Subtitles | "بدأت هي بالبكاء والتوسل للمراسل على أن لا ينشر القصة, "لأنها لم تخبر والدها بعد |