"لم يتبقى" - Traduction Arabe en Turc

    • kalmadı
        
    • kaldı
        
    • kalmış
        
    • kalmamıştı
        
    • kalmamış
        
    • kalmıştı
        
    • yoktu
        
    • Hiçbir
        
    • Geriye
        
    • kaldık
        
    • kalmayana
        
    • kalmadığı
        
    • kalmadığını
        
    Beyin ve uzuvları dışında Hiçbir şey kalmadı ama hala işlevsel durumda! Open Subtitles لم يتبقى شيء من الجثة سوى الدماغ و الأطراف و مازال يتحرك
    Hiçbir iz kalmadı. Dişçi raporlarından teşhis için bile delil bulunamadı. Open Subtitles لم يتبقى شيئاً و لا يمكنك التعرف عليهم من أسنانهما حتى
    "Kötü haber, yaşamak için sadece 1 ayınız kaldı." demiş. Open Subtitles الخبر المحزن هو: لم يتبقى لديك إلا شهرًا واحدًا لتعيشه.
    Burada, Solomon Adaları'nda, bu türde sadece birkaç bin tane üreyen dişi kaldı ve burası, onlar için önemli noktalardan biri. TED وهنا في جزر سليمان، لم يتبقى سوى بضعة آلاف من الإناث الولودة من هذا النوع، وهذه واحدة من المناطق المهمة بالنسبة لهم.
    Hayır, doku örneklerini korumak için. Geriye sadece burbon ve skoç kalmış. Open Subtitles إنّه للحفاظ على عينات الأنسجة لم يتبقى إلاّ بوربون وسكوتش
    Hemşire beni muayene ettiği zaman bulabileceği bir şey kalmamıştı. Open Subtitles في الوقت الذي فحصَتني فيه المُمرضَة لم يتبقى دليل لتجدَه
    Cesedini kazıp çıkarana kadar, bildiğiniz Hiçbir şey kalmamış Geriye. Open Subtitles حين قاموا بالحفر في ذلك الحين لم يتبقى شيء حينها
    O kadar yıl boyunca ondan saklanabilenlerden fazla kimse kalmadı. Open Subtitles لم يتبقى الكثير مننا، ممّن سيتمكن من الأختباء لسنوات المُقبلة.
    Her şey o barakadaydı. Bana yardım edecek kimse kalmadı. Open Subtitles كلّ شيء كان في تلك السقيفة لم يتبقى أحد لمساعدتي
    Ne paramız, ne de yiyeceğimiz var. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Anlıyor musun? Open Subtitles ليس لدينا مال, لا طعام لم يتبقى لنا شئ, مفهوم..
    Üzgünüm, ama iki adet tek kişilik odamız kalmadı. Open Subtitles أعتذر ولكنه لم يتبقى لدينا غرفتان بسرير واحد
    Hayır, artık bakir de olmadığıma göre dua etmek için bir neden kalmadı. Open Subtitles لا . بما أنني لست بتولا بعد الآن لم يتبقى أيّ شيء أدعو الله عليه
    Frazier geri kaçmaya devam ediyor, ama kaçacak yeri kalmadı. Open Subtitles فريزر" مستمر فى الرجوع" و لكنه لم يتبقى مساحة لذلك
    Sadece 200 galon nitrogliserinimiz kaldı. Open Subtitles لم يتبقى لدينا سوى 200 غالون من النيتروجلسرين
    Gece görüş cihazlarımızın çoğunu kaybettik ve çok az tanksavar roketimiz kaldı. Open Subtitles لقد فقدنا معظم الرؤية ليلية لم يتبقى سوى عدد قليل من الصواريخ المضادة للدبابات
    Neredeyse bitirdik. Şurada azıcık bir yeşillik kaldı. Open Subtitles أوشكنا على الإنتهاء، لم يتبقى سوى مناطق خضراء قليلة
    Kahvaltılık ürünlerin satışının bitmesine 1 dakikadan az kaldı. Open Subtitles لم يتبقى سوى دقيقة على إغلاق قائمة وجبات الإفطار
    Evet, ama adamcağızın birkaç günü kalmış. Open Subtitles أجل ، ولكنه لم يتبقى له سوى أيام معدوده وهى كانت مرتبكه جدا
    Irak'tan ayrıldık çünkü Irak'ta Hiçbir şeyimizi kalmamıştı. Irak ölüyor. Open Subtitles لقد تركنا العراق لأنه لم يتبقى لنا شيئاً في العراق..
    - Geride hiç boya kalmamış ve bir iz süremem. Open Subtitles لم يتبقى أثار للطلاء و لا يُمكنني تتبع أثر الصدمة
    O zamana kadar tüm ülkede sadece 40 tane kalmıştı. Open Subtitles في ذلك الوقت لم يتبقى سوى أربعين نمراً في البلاد
    İlk karşılaştığımızdda ipin ucunda sallanan kadından eser yoktu. Open Subtitles أن تسيئي استخدامه ؟ الوقت الذي تقابلنا فيه أنا وأنت كان لم يتبقى شئ من تلك المرأة المعلقة على تلك الشجرة بي
    Deden onunla işini bitirince Geriye pek bir şeyi kalmamıştı. Open Subtitles حسناً , لم يتبقى منه الكثير عندما قضى عليه جدك
    Sadece sen ve ben kaldık sevgilim. Ama takma kafana, seni buradan çıkaracağım. Open Subtitles الان لم يتبقى الا انا و انت، لكن لا تقلقى ساخرجك من هنا
    Bütün havayı, tozu, kalan her bir atomu tek tek, hiç bir şey kalmayana dek. Open Subtitles كل الهواء والغبار، كل آخر ذرة، حتى لم يتبقى هناك أي شيء.
    "kes ve yak" tarımımız vardı; insanların gübreye paraları yetmiyordu, bu nedenle ağaçları yakıyor ve orada mevcut mineralleri kullanıyorlardı. Yangınlar sıklaştı ve bir süre sonra elinizde verimliliğin kalmadığı bir arazi parçasıyla kalıyordu. TED كان لدينا القطع وحرق الزراعة؛ والناس لا تستطيع تحمل تكاليف السماد لذا يحرقون الأشجار ونصف المعادن المتاحة هناك. أصبحت الحرائق أكثر حدوثاً وبعد فترة تصبح عالق بمساحة من الأرض حيث لم يتبقى أي خصوبة.
    - Şehrin güvende olduğunu ve tehlike kalmadığını söylemiştin. Open Subtitles ‫لقد اخبرتنى ان المدينة آمنة, ‫و لم يتبقى اى خطر.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus