"لم يكن عليه" - Traduction Arabe en Turc

• zorunda değildi
• gerek yoktu

Bunu yapmak zorunda değildi. Bu önemli birşey.
بينما أخبرك سكوتي بالحقيقة لم يكن عليه القيام بهذا

Yedek depoyu bana söylemek zorunda değildi ama söyledi.
لم يكن عليه إخباري بشأن الخزان الإحتياطي ذاك ولكنه أخبرني

O kadar iyiydi ki, ne yazdığını düşünmek zorunda değildi.
جيد جداً في مهنته لدرجة أنه لم يكن عليه التفكير فيما يفعل

Çünkü onun. hiç kimse için kılını kıpırdatmasına gerek yoktu.
لكن ذلك لأن بولي لم يكن عليه أن يتحرك لأحد

İstemesine gerek yoktu, daire zaten şirkete ait.
لم يكن عليه أن يطلب ذلك ، بل الشركة مالكة الشقة آها

Ama androidi istasyonu patlayacağı konusunda uyardı bunu yapmak zorunda değildi.
لكنه أخبر الروبوت بأن تقوم بتحذيرنا , بأن تلك المحطة على وشك الأنفجار لم يكن عليه فعل ذلك

Bunu yapmak zorunda değildi. Yardım ettiğime çok sevinmiştim.
لم يكن عليه فعل هذا لقد كنت مسروراً لفعله

FBI'yı bulmak zorunda değildi, sokaktaki bir polise gitmiş ve kaybolduğunu ve babasının FBI'da çalıştığını söylemiş.
لم يكن عليه العثور على مكتب المباحث الفيدراليّة ذهب إلى شرطي في الشارع وقال له أنّه تائه وأنّ أباه يعمل في المباحث الفيدراليّة

- Bu yaşlı adam gibi tek başına iki çocukla, ilgilenmek zorunda değildi.
- انه مثل الرجل العجوز لم يكن عليه ان يرعي طفلين وحيدا

Bunu yapmak zorunda değildi.
لم يكن عليه القيام بذلك تماماً.

Wahid, Haroon'un ölümünden sonra çalışmak zorunda değildi.
. وحيد " لم يكن عليه العمل" . " ليس بعدما توفي " هارون

zorunda değildi. Hiçbir şey kanıtlaması gerekmiyordu.
لم يكن عليه فعل ذلك ليس لدى "جوي" أي شيء ليثبته

Seni uyarmak zorunda değildi biliyorsun.
تعلمين , لم يكن عليه أن يحذّركِ

Ölmek zorunda değildi.
لم يكن عليه الموت.

Hayır, ama ölmek zorunda değildi.
لا، لم يكن عليه الموت

Bunu yapmak zorunda değildi.
لم يكن عليه فعل ذلك

Bunu yapmasına gerek yoktu. Beni böyle korkutmasına gerek yoktu.
لم يكن مضطراً إلى فعل هذا لم يكن عليه إخافتي بهذا الشكل

Vurmasına gerek yoktu. Hatta hiçbir sebep yoktu.
لم يكن عليه قتله ما كان هناك داع لهذا

Onun hiç kimseye hiçbir şey kanıtlamasına gerek yoktu.
لم يكن عليه أن يثبت أيّ شيء لأيّ أحد

Yalan söylemesine gerek yoktu.
لم يكن عليه الكذب.

Etmesine gerek yoktu.
لم يكن عليه فعل ذلك