| Gruba gelmiyor. Bu yüzden karını suçluyorum. | Open Subtitles | لن يحضر وبالمناسبة، أحمّل زوجتك المسؤوليّة. |
| ee benim de erkek arkadaşım var, ama bu filme gelmiyor. | Open Subtitles | أنا لديّ صديق لكنه لن يحضر الفيلم |
| Annemin yanıldığına inanmaya başlamıştım... ..gerçek sevginin, asla gelmeyecek olduğuna. | Open Subtitles | لقد كنت قاربت أن اشك أن أمى على خطأ. و أن حبى الحقيقى لن يحضر أبدا.. |
| Teğmenin gelmeyecek. Meydanda yanından geçtim. | Open Subtitles | ضابطك لن يحضر,تعلمين لقد ألتقيته في الساحة |
| O vampirin gelmeyeceğini düşünmeye başlıyorum. | Open Subtitles | بدأت أعتقدت ان مصاص الدماء الخير لن يحضر هذا العرض |
| O sapık küçük kardeşinin gelmeyeceğini söyle bana. Bilmiyorum. | Open Subtitles | أخبرني بأنّ شقيقه الصغير المجنون لن يحضر |
| Onunkiyle aynı günde olursa kimse benim zavallı partime gelmez. | Open Subtitles | لن يحضر أحد لحفلتي الفاشلة إنها في نفس موعد حفلتها |
| Ailesinden kimse düğüne gelmiyor. | Open Subtitles | لن يحضر أحد من عائلتها إلى العُرس |
| Yani Şeytan gelmiyor mu? | Open Subtitles | انت تعنى ان الشيطان لن يحضر |
| Yani Şeytan gelmiyor mu? | Open Subtitles | انت تعنى ان الشيطان لن يحضر |
| gelmiyor işte, tamam mı? Yapacak işleri var. | Open Subtitles | لن يحضر لا دخلي لي |
| Üzgünüm, Amiral Adama sorularımıza cevap vermek için buraya gelmiyor. | Open Subtitles | معذرة , لن يحضر الأدميرال (أداما) للإجابة على أسئلتكم |
| Kont Drakula gelmeyecek gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو ان الكونت دراكولا لن يحضر الليلة |
| Palavraydı. Eve gelmeyecek. | Open Subtitles | كانت تلك تفاهة لن يحضر إلى المنزل |
| İşte bu yüzden oyunun galasına gelmesini istiyorum, ama muhtemelen o gece gelmeyecek, çünkü daha önce o oyuna geldiği halde, ben gelmemiştim, yani... | Open Subtitles | ولهذا أحتاج أن يحضر ليلة افتتاح مسرحيتي لكنه لن يحضر ليلة افتتاحمسرحيتيلأنّه.. جاءَ بالفعل لحضورها، وأنالمأكنموجودًا،لذا.. |
| Herkes neden Frank'in gelmeyeceğini düşünüyor gerçekten anlamıyorum. | Open Subtitles | لا اعلم لماذا يفترض الجميع ان فرانك لن يحضر |
| Gabe kimsenin gelmeyeceğini sanıyordu. | Open Subtitles | غيب كان يعتقد بأنه لن يحضر أي شخص إلى المسرحية |
| Ve gelmeyeceğini öğrendiğim zaman karın boşluğumda korkunç bir şey hissettim. | Open Subtitles | وحين استوعبت أنه لن يحضر بتاتاً شعرت بهذا الإحساس الفظيع في معدتي |
| Bunu giyerek asla düğüne gelmez. | Open Subtitles | لن يحضر للزفاف أبدا في هذا و لكن نحن أقرباؤك الوحيدون هنا |
| George Shep'i asla buraya getirmez. | Open Subtitles | جورج لن يحضر شيب إلى هنا أَبَداً |
| Kadın seçmenler derneği mi? Hayır, Bay Johnson tartışmaya katılmayacak. | Open Subtitles | رابطة النساء المصوّتات، لا، السيد (جونسن) لن يحضر المناظرة |