Yani, kendisine zarar veren her hareketi, orduya yazılmak da buna dahil... bu ailenin bebeği olmadığını kanıtlamak için yaptı. | Open Subtitles | كلشئانتحاريفعلهفيحياته , بمافيذلكالتجنيد, فعل هذا ليثبت أنه ليس طفلاً |
O senin kadar iyi olduğunu kanıtlamak için. | Open Subtitles | ليثبت أنه أفضل منك ماري أليس لقد رأيت ذلك سابقا |
Özgürlük Savaşçıları'na para yardımının arttırılması için oy vermek Kuzey-Doğu'lu bir Liberal'in kararlı olduğunu kanıtlaması için tek yoldur. | Open Subtitles | التصويت لزيادة المال المخصص لمقاتلي الحرية، هي الطريقة الوحيدة لتحرري من الشمال الشرقي ليثبت أنه جدي |
Erkek olduğunu kanıtlaması için Peter'a onları siktirdin. | Open Subtitles | لقد أجبرت (بيتر) على معاشرتهم ليثبت أنه رجُل |
O zaman bu ülkede iç hava kalitesi üzerine yapılan tek çalışma R.J. Reynolds Tütün Şirketi tarafından finanse ediliyordu ve iş yerindeki sigara dumanının zararsız olduğunu kanıtlamak içindi. | TED | العمل الوحيد الذي تمّ عن نوعية الهواء الداخلي في هذا البلد آنذاك كان برعاية شركة ر.ج. رينولدز للتبغ، وكان ليثبت أنه لا توجد خطورة من التدخين السلبي في أماكن العمل. |
Bak, eğer...eğer Lincoln bu silahı ateşlemediyse, demektir ki, ciddi yetenekleri olan biri, onun yaptığını kanıtlamak için bu kasetle oynamış. | Open Subtitles | اسمعي، إن لم يكن (لينكولن) قد أطلق النار من مسدسه و شخص بمهارات عالية ذهب ليعد هذا الشريط ليثبت أنه فعل |
Bak, eğer...eğer Lincoln bu silahı ateşlemediyse, demektir ki, ciddi yetenekleri olan biri, onun yaptığını kanıtlamak için bu kasetle oynamış. | Open Subtitles | اسمعي، إن لم يكن (لينكولن) قد أطلق النار من مسدسه و شخص بمهارات عالية ذهب ليعد هذا الشريط ليثبت أنه فعل |
Değiştiğini kanıtlamak için bir şans istiyor. | Open Subtitles | يريد فرصة أخرى ليثبت أنه تغير |
Nate yapmadıysa masumluğunu kanıtlamak için kan testini kabul etmeliydi. | Open Subtitles | إن لم يقم (نيت) بفعل هذا كان سيريد فحص دم (نيا) فقط ليثبت أنه بريء |
- Onun haklı olduğunu kanıtlamak için. | Open Subtitles | - ليثبت أنه كان على حق. |
Değerini kanıtlaması için ona şans vereceğim. | Open Subtitles | جهزه مع السوري سوف أعطيه فرصة ليثبت أنه يستحقها |
Dolayısıyla, diğer katilleri sadece onların tamamından zeki olduğunu kanıtlamak amacıyla yakaladı. | Open Subtitles | وهكذا،يقبض على القتلة الآخرين فقط ليثبت أنه أذكى منهم جميعا |
Hepsi onun adam olduğunu kanıtlamak içindi... çünkü annesi ona sürekli kız kıyafetleri giydirmişti. | Open Subtitles | كل ذلك ليثبت أنه .. أنه رجل ، لأن أمه جعلته يرتدي الملابس |